Serveti Fünun Edebiyatında Roman ve Hikaye

serveti fünun edebiyatında roman ve hikaye

Servet-i Fünun Edebiyatında Roman ve Hikaye

serveti fünun edebiyatında roman ve hikaye

Bu yazımızda Serveti Fünun edebiyatında roman ve hikaye konusu hakkında bilgi verdik. Ayrıca Serveti Fünun romanı ve Serveti Fünun hikayeciliğini karşılaştırırarak anlatamaya çalıştık.

Servet-i Fünun döneminde roman konusundan bahsetmeden önce devrin romancı ve hikayecileri ile şairlerini karşılaştırmak gerekir.

Servet-i Fünun romancıları bu dönemin şairlerinden daha Batılıdır.  Çünkü Servet-i Fünun şairleri, her ne kadar zihniyet olarak tamamen Batılı olsalar da onlarla eski edebiyat arasında bağ kuran bazı özellikler ve alışkanlıklar vardı.

Servet-i Fünun şairleri ya doğrudan doğruya ya da Tanzimat şairleri vasıtasıyla, divan şiirinin ve hatta İran şiirinin özelliklerinden izler taşıyorlardı. Bu şairlerin içlerinde, ilk şiirlerini gazel tarzında yazanlar olmuştu. Bu edebiyatın kurucusu gözüyle bakılan Tevfik Fikret‘in bile ilk şiirleri gazeller ve tahmislerden oluşuyordu. serveti fünun döneminde roman

Bu şairler, şiirlerinde Türk şiirinin yüzyıllardır kullandığı ve her geçen gün daha da benimseyip kendine özgü hale getirdiği aruz veznini kullanmışlardı. Nazım şekillerinde, dillerinde ve söyleyişlerinde, ister istemez divan şiirlerinden kuvvetli çizgiler taşıyorlardı. Fikret’in; Fuzuli, Nef’i ve Nedim gibi divan şairleri için manzum portreler yazması; Süleyman Nazif’in eski Türk şiirinden hayli derin bir zevk ve ilham alması, Cenap’ın şiirlerindeki eski unsurlara ait ahenk, bu görüşün kanıtları arasında sayılabilir. Bu yüzden Tanzimat Dönemi’nden beri şiirdeki yenilik; roman, hikaye ve tiyatrodaki yenilik kadar kolay gerçekleştirilememiştir. Servet-i Fünun şairleri bütün yenilik iddialarına rağmen, hem aydın kesim hem de halk arasında hala yaşamakta olan bu eski ve sağlam temelli zevki, kendi içlerinden ve dolayısıyla şiirlerinden tam manasıyla uzaklaştıramamışlardır.

Servet-i Fünun yazarlarının durumu şairlerin durumundan biraz farklıdır.

Romancı ve hikayecilerdeki durum ise şairlerdeki durumdan farklıdır. Servet-i Fünun romancılarına örnek olanlar, ya bizzat Avrupa romancıları ya da yine Batı etkisi altında eserler veren Tanzimat romancıları ve hikayecileriydi. Bilindiği gibi eski sanatçılar uzun anlatılar mesnevi nazım biçimiyle sunmuşlardı. Yani mesnevi için “manzum Doğu romanı” denilebilir. İşte eskiden beri şiirle kaynaştırılan bu eski ve manzum Doğu romanının(mesnevi) terk edilişi, eski şiirin yıkılışı kadar sarsıntı yaratmadığından, daha Tanzimat yıllarında yeni romanın kuruluşu pek zor olmamıştı. Tanzimatçılar gibi Servet-i Fünun yazarları da romansız toplum olamayacağını düşündükleri ve edebiyatımızda hali hazırda bulunan anlatı türlerini önemsemedikleri için, eski Türk hikaye unsurlarından da yeterli kadar faydalanmamışlardır. O tarihte yeni Türk romanının, Batılı ve yerli çizgileri birleştirmek yoluyla meydana getirilmesi gerektiğine dair kuvvetli bir görüş de henüz oluşmamıştı. Bunun içindir ki Servet-i Fünun hikaye ve romanında sadece Batılı bir roman mimarisi değil; ayrıca Batılı bir hayat vardı. serveti fünun döneminde hikaye

Bununla beraber, Servet-i Fünun romancıları yeni Türk romanına daha ileri bir edebi roman değeri kazandırmayı başaran sanatçılardır. Eserlerinde geniş ölçüde bir Türkiye coğrafyası, Türk toplumu ve yerli hikaye motifleri bulunmaz. Ancak yine de onların yeni Türk romanına, kendilerini çevreleyen sosyal hayattan bazı kuvvetli sahneleri ve bazı toplumsal problemleri getirdikleri inkar edilemez. Yine devrin toplumsal romantizminden tamamen kurtulmamakla beraber bu romancıların eserlerinde, çağdaş realist anlayışın özelliklerini yaşattıkları da bir gerçektir.

Servet-i Fünun yazarları hem romantizmden hem de realizmden etkilenmişlerdir.

Yetişme çağları 1880 – 1890 arasına rastlamış olan Servet-i Fünun romancıları, hem Tanzimat’ın ilk döneminin romantik havasından, hem de Tanzimat’ın ikinci neslinin realizme geçiş girişimlerinden doğal olarak etkilenmişlerdir. İlk realist eserlerin 1888’den sonra yayımlanmıştır. Öyleyse Servet-i Fünun romancılarının romantik örneklerle çok daha önce  karşılaştıklarını söyleyebiliriz. Dolayısıyla yetişme dönemleri romantizmin rağbet gördüğü, realizmin yeni yeni tanınmaya başladığı bir döneme rastlayan bu sanatçıların, romantizmin etkisinden birden bire kurtulmalarını beklemek yanlış olacaktır. Bu yüzden Servet-i Fünun yazarlarının ilk örneklerinde realizmin izlerine rastlanmamasını doğal karşılamak gerekir. Bununla birlikte kendilerini tamamıyla romantizme kaptırmadıkları ve zamanla realizme yöneldikleri de bilinmektedir. Gerçekten de ilk üstatlarının Namık Kemal ve Ahmet Mithat gibi romantik yerli romancılar olduğunu, Fransız romancılarına sonradan kapıldıklarını kendileri de kabul ederler. İlk etkilendikleri Fransız romancılar; ikinci, üçüncü derecedeki romancılardı. Stendhal, Flaubert, Balzac, Bourtgok, Goncourt Kardeşler gibi ustaları tanımaları ise 1890’dan sonradır. serveti fünun döneminde roman

Servet-i Fünun romancıları; hem romantizmin, hem de devrin siyasi şartlarının etkisi ile bireysel temalardan kurtulamadıkları ve sosyal temalara geniş geniş yönelmedikleri konusunda eleştirilmişlerdir. Daha kendi zamanlarında başlayan bu suçlama, bu romancılar için sonradan verilen hükümler arasında da yer almaktadır.

Devrin şartları, Batı medeniyetine kayıtsız şartsız bağlanmıştır, kurtuluşu Batıda aramaktadır. Bu şartlar altındaki sanatçılar, romanlarında bu çabaları yansıtmaya ve çabalara bizzat katılmaya çalışırlar. Eserlerinde, gerçekleşmesini istedikleri Batılı hayatın kendi anlayışlarına ve zevklerine uygun örneklerini çizerler, ki bu da çok doğaldı. serveti fünun edebiyatında roman

“Serveti Fünun edebiyatında roman” hakkında fikir söylemek için bu dönemin başlıca romanlarına göz atmak gerekir.

Edebiyatı Cedide’nin en önemli romanlarından olan “Mai ve Siyah”ta, idealleri olan bir şairin iç dünyası ile birlikte, orta halli bir Türk ailesinin hayatı etraflı olarak verilmektedir. “Aşk-ı Memnu”da Batılı yaşayış tarzına sahip, zengin bir Türk ailesinin zevkleri, adetleri yer alır. Tamamıyla psikolojik bir roman olan “Eylül”de roman kahramanlarının Batı kültürü ve özellikle Batı müziği ile ne kadar ilgili bulundukları göze çarpar.  Kırık Hayatlar ise, Türk toplumunun farklı çevrelerinden insanlarının yaşamlarını vermesi bakımından dikkate değer bir romandır. Ayrıca bu romandaki bütün karakterler de tamamen yerlidir. Ancak bu romanlarda “sosyal meseleler” hemen yer almaz. Zaten siyasi ve dini baskıların devam ettiği bir dönemde, bu iki konudan birine dokunmadan herhangi bir sosyal meseleye temas etmenin imkansızlığı ortadadır. Bu bakımdan Servet-i Fünun romancıları, yalnız kahramanlarının iç hayatına yönelerek sosyal hayatı sadece tasvir etmekle yetinirler. Bu davranış uymaya çalıştıkları realist roman metoduna da uygundur. serveti fünun döneminde roman

Serveti Fünun romancıları teknik bakımdan Tanzimat romancılarının yaptığı hatalardan tamamen kurtulmuşlardır. Bu sayede modern bir tekniğe sahip olabilmişlerdir. Vakaların kuruluşu, geliştirilmesi ve konuşmalar eski romana göre çok normaldir. O zamanki yoğun eleştirilerden biri olan, “karakterlerin hep yüksek tabakadan seçildikleri iddiası” doğru değildir. Buna karşılık, vakaların hemen hemen tamamıyla İstanbul’un hep zengin ve kibar semtlerinde geçtiği doğrudur. Fakat bu romancılar hayatları boyunca İstanbul dışına çok az çıkmışlardır. Romanda gözleme değer veren bu romancıların başka türlü davranmaları da imkansızdır.

Servet-i Fünun yazarlarının kitaplar dolusu küçük hikaye yazmaları da dikkate değer bir noktadır. Bu yazarların yaşadıkları yıllar, Türkiye’de küçük hikayenin rağbet gördüğü bir devirdir. Bu rağbet sayesinde Servet-i Fünun’u takip eden nesil içinde çok başarılı küçük hikayecilerin yetişmiştir.  serveti fünun edebiyatında roman

Batılı anlamda olay hikayesi Servet-i Fünun döneminde zirveye çıkar.

Klasik vak’a hikayesi, bu dönemde Halit Ziya ile doruk noktasına ulaşır. Sanatçı, hikayelerinde orta halli ve yoksul insanların yaşamını anlatır. Romandan farklı olarak hikayelerinde mekan olarak İstanbul’un dışına çıktığını görürüz. Hayal kırıklığı, üzüntü, başarısız aşklar, romanda olduğu gibi hikayenin de başlıca temalarındandır.

Bu dönemde “kadın”a özel bir ilgi vardır. Kadın, kadın tiplerinin ve kadınlara ait eşyaların tasviri gibi değişik şekillerde ortaya çıkar. Şahıs ve mekan betimlemelerinde sanatlı ve süslü bir üslup hakimdir.

Servet-i Fünun romanının ve hikayesinin en kusurlu yönü, şiirde olduğu gibi dili ve üslubudur. Tanzimat’ta Namık Kemal ile başlayan sanatkarane (süslü) üslup modasının Servet-i Fünun devrinde doruğa çıktığı görürüz. Serveti fünun romancıları da şiirin söz varlığına paralel bir yön tutturdular. Sanat ve estetik amaçlarla, sözlüklerden unutulmuş Arapça ve Farsça kelimeler bulup çıkardılar. Türkçeyi yabancılaştırmakta çok ileri gittiler. Üslup anlayışı da Türkçenin anlaşılmaz hale gelmesinde ayrıca etkili olmuştur. İkili, üçlü tamlamalar halinde ifade edilen benzetmeler, anlam karışıklığı yaratmıştır. Fransız dilinin etkisiyle Türkçenin söz dizimi genişlik kazanmış, cümlenin ögeleri yer değiştirmiştir. Sanatçılar romanlarda bazen cümleler yarıda bırakmış, kesik cümlelere yer vermişlerdir. Cümleleri isteğe bağlı olarak kısaltmış ya da uzatmışlardır. Fakat daha sonra onlar da dildeki bu muğlaklığı fark etmişlerdir. Bu nedenle 1920’den sonraki baskılarında dil ve üslup bakımından değişiklikler yapmak zorunda kalmışlardır. serveti fünun döneminde roman

Servet-i Fünun roman ve hikayesinin teknik özelliklerini toparlayacak olursak;

  • Bu dönemde Türk hikaye ve romanı teknik yönden büyük bir gelişme kaydetti.
  • Kısa hikaye bu dönemde edebiyatımıza girdi.
  • Hikaye ve roman edebi bir çizgiye ulaştı.
  • Batılı anlamda Türk romanı ilk olarak bu dönemde ortaya çıktı. Roman tekniği modern ve sağlamdır.
  • Olayların sıralanışı, anlatımı ve konuşmalar başarılı bir biçimde verildi.
  • Eserlerde yazar, Tanzimat’ta olduğu gibi kendisini belli etmez, kişiliğini gizler.
  • Psikolojik romanın ilk örneği, bu devrede ortaya çıktı. Kişilerin ruh tahlilleri yapılır, sosyal hayat tasvir edilir.
  • Gerçek hayat sahnelerine yer verilir. Gerçek hayatta görebileceğimiz ve gördüğümüz olay ve kişiler anlatılır.
  • Tip yaratmada, tasvir ve portrelerde başarı sağlamışlardır.
  • Serveti fünun yazarları realist ve natüralist çizgiye yaklaşmışlardır. Realizm, natüralizm gibi edebi akımlar, örnekleriyle birlikte edebiyatımıza girer.
  • Romantizmin etkisi roman türünde kendisini açık bir biçimde belli etmektedir. Zaman geçtikçe realizme doğru bir yönelme başlar. Realizme geçişle birlikte, hikaye ve romanda  “gözlem” ilk sırada yerini alır. “Hayal” ikinci sıraya itilmiştir.
  • Romanlarda Batı zevk ve anlayışına uygun yaşama çabaları  romana konu olur.
  • Romancılar, sanatın topluma yol gösterici olduğuna inanmaktadırlar. Bu nedenle Batılılaşma sürecinde kendileri için uygun olan örnekleri romanlarına alırlar.
  • Sanatçılar, dönemin özellikleri gereği romanda sosyal konulara yer vermemişlerdir.
  • Romancılar konularını, İstanbul’daki seçkinler tabakasından özellikle Batılı çevrelerden aldıkları iddiasıyla eleştirilmişlerdir. Eleştirilerin odak noktasını bu sanatçıların “salon edebiyatı” oluşturdukları iddiası oluşturur.
  • Servet-i Fünun döneminin en seviyeli ve başarılı hikaye ve romancısı Halit Ziya’dır. Bunun yanında Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Süleyman Nazif, İsmail Safa, Hüseyin Siret, Ali Ekrem, Faik Ali, Celal Sahir Erozan gibi çok değerli roman ve hikayeciler bu döneme imza atmıştır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir