Ziya Paşa’nın Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri
Ziya Paşa’nın Hayatı
1825 yılında, İstanbul’da, Kandilli semtinde doğan Ziya Paşa, İlköğrenimine Kandilli Mahalle Mektebi’nde başlar; Metkeb-i Ulum-ı Edebiyye’de okur. Lalası olan İsmail Ağa ona halk şiirimizin zevkini verir. Onun sayesinde Aşık Ömer, Âşık Kerem, Âşık Garib ve Gevheri gibi halk şiirinin ustalarını öğreme imkanına kavuşur. İsmail Ağa’nın yönlendirmesiyle Arapça ve Farsça dillerini öğrenmek için çalışmalar yapar. Öğrenim hayatını bitirince, Osmalı Devleti’nin hükümet merkezi olan Bâbıali’ye girerek çalışmaya başlar. Burada Vilâyet Mektûbi Kalemi memurlarından biri olur. Bu yıllarda ilgisi divan şiirleri üzerine yoğunlaşır. Aruz ölçüsünü öğrenir. Döneminin isim yapmış sanatçılarından Leskofçalı Galip, Osman Şems Efendi, Nevres Kâzım Paşa’yı öğrenir. Edebiyat meclislerinde sohbetler dinleyerek bu konuda bilgilenmek için çalışır. Ziya Paşa Hayatı Edebi Kişiliği ve Eserleri
Fransızca öğrenmeye başlar. Fransızca’dan çeviriler yapar. Bu dönemde çevirdiği eserler; EndülüsTarihi, Engizisyon Tarihi ve Tartüf’tür. Hersekli Arif Hikmet Bey’in Laleli’de bulunan konutunda yapılan toplantılarda şiir ve edebiyat sohbetleri yapan Encümen-i Şuarâ’ya girer.
Ziya Paşa’nın Sadrazam Ali Paşa’yla olan anlaşmazlıkları kendisinin huzursuz olmasına sebep olur. Sıklıkla vazife değişimi yapmak zorunda kalır. Padişah tarafından Meclis-i Vâlâ heyetine atanır. Bu dönemde edebiyat ve yazı yayımlamayı hızlandırır. Ziya Paşa Hayatı Edebi Kişiliği ve Eserleri
Bir süre sonra Namık Kemal’le birlikte Paris’e kaçmak zorunda kalır. Bir süre sonra Fransa’nın isteğiyle Londra’ya gider. Burada Namık Kemal’le birlikte Hürriyet adlı gazeteyi yayımlar(1868). Jön Türklerle anlaşmazlık yaşayan Ziya Paşa, gazeteyi yalnız olarak çıkarır. Gazete kapanınca Cenevre’ye geçen, Ziya Paşa’nın Avrupa’daki yaşamı aşağı yukarı beş yılı bulur. Bu dönemde: Rüya, Veraset mektupları, Zafernâme ve Terkib-i İtiraflar tercümelerini yapar.
1871’de Ali Paşa’nın ölümünden sonra İstanbul’a döner. Bu yıllarda Harabat’ı yayına hazırlamakla meşgul olur. Tahta 2. Abdülhamit geçince, Namık Kemal’le birlikte ilk anayasayı hazırlayacak olan Kanun-ı Esasî Encümeni’nde bulunur. Fakat Ziya Paşa ve Namık Kamal’in abisi ile yaşadığı politik çekişmeleri bilen padişah kendilerini İstanbul’dan uzak tutmak amacıyla Ziya Paşa’yı Suriye valiliğine gönderir. Sonraki görev yeri Konya’dır. En son da Adana Valisi olarak bu şehre atanır. 18 Mayıs 1880’de Adana’da vefat eder. Mezarı son görev yeri olan Adana’da bulunmaktadır.
Ziya Paşa’nın Edebi Kişiliği
Ziya Paşa Tanzimat Edebiyatının aşağı yukarı tüm özelliklerini kendi sanat anlayışında bir araya getirmiş bir sanatçıdır. Tanzimat Edebiyatını meydana getiren dört önemli etki (divan şiiri, mahallileşme akımı, aşık tarzı ve avrupa) onun şiirinde ve nesrinde açıkça görülür. Ziya Paşanın Eserleri
Ziya Paşa’nın şiirleri, Avrupa kültürünü öğrenmeden önce tamamıyla divan şiirinin etkisi altındadır. Avrupa’yı tanıdıktan sonra, biçim ve dil yönünden divan şiirini devam ettirmiştir. Onun yeniliği diğer Tanzimat sanatçıları gibi içeriktedir. Bir kısım şiirlerinde ve mensur eserlerinde, divan edebiyatındaki mahallileşme akımının sâde dil anlayışı vardır. Ziya Paşa, son büyük temsilcilerinden olduğu olduğu Divan Şiirinin hemen her çeşidinde, gerek şekil ve düzeniyle, gerek dil ve hayal unsurlarının bütünüyle, eskinin tam devamı sayılabilecek eser vermiştir. Paşa’nın şiiri, eski şiirin sınırlarının dışına hemen hemen hiç çıkmaz. Hatta Harabat’taki bazı şiirlerini ele aldığımızda, onun eskiye olan bağlılığının zamanla arttığını söyleyebiliriz. Bununla beraber bu eser, garip bir şekilde yenidir. Onunla edebiyatımıza o zamana kadar tanımadığımız bir çeşit felsefi huzursuzluk girer. Ziya Paşa Hayatı Edebi Kişiliği ve Eserleri
15. Asır şairleri, Nedim, Nâili, Şeyh Galib, İzzet Molla, Nâmık Kemal veya devrinin herhangi bir şairi, ona ilhamının çerçevelerini verirler.
Nedim, ilk devirlerde kendisini en fazla çeken şairdir.
“Kandesin, ey Dâmen-i ümmîd bilsem kandesin,
Çâk Çâk-ı hasret olmuştur girîbanlar sana” beyti bunlardan biridir. Ancak Ziya Paşa, sevdiği şairin ruh hafifliğine erişemez. Ziya Paşanın Eserleri
Ziya Paşa’nın eserlerinde aşk teması en sık kullanılan temadır. Sanatçı aşk temasını anlatırken de divan şiirinden oldukça etkilenmiş, divan şiirinin aşk düşüncesinden kurtulabilmiş değildir. Lirik konulu şiirlerinde divan şiirinin tüm estetik özellikleri bulunur. Daha önce de söylendiği gibi onun Batılı olan yanı eserlerinin içeriğidir.
Hürriyet’te çıkmış olan “Şiir ve İnsan” makalesinde, Türk edebiyatını çağdaşlaştırmanın doruklarına çıkmıştır. Bu yazısında divan şiirini millilikten uzak , alıntı bir edebiyat olarak niteler. Ona göre esas Türk edebiyatı halk edebiyatıdır. Ancak adeta bir devrimci tavrıyla savunduğu bu görüşü, altı sene sonra yazmış olduğu Harâbât adlı eserinin şiir biçimindeki mukaddimesinde reddetmiş ve halk şiirini küçümseyerek ve divan şiirini methetmiştir. Onun bu şekilde çelişkiye düşmesini “çağdaşlaşma zorunluluğundan”ndan hareket eden yenilikçi yönünü, ikinci davranışı da alışkanlıklarından vazgeçemeyen yönünü belirtir. Devrimci düşüncelere sahip olan Ziya Paşa, alışkanlıklarını bir anda terk edemeyen bir mizaca sahiptir . Ziya Paşanın Edebi Kişiliği
Düşüncelerindeki batılı tavrı, şiirlerindeki düşünsel içerikte görmek mümkündür. Bu içerik, başlıca “sosyal” ve “felsefî” iki başlıkta toplanabilir. Sosyal başlığın unsurları, Tanzimat’ın getirdiği “hak, hürriyet, adalet, kanun, medeniyet”… gibi kavramlara dayanırlar. Bunlara “bireysel ahlak” unsuru da eklenmelidir. Batı medeniyetinin kabulü konusunda, Ziya Paşa; kapıların ardına kadar kayıtsız şartsız açılmasına değil, Batının yalnız “iyi yönlerinin” alınmasına taraftardır.
Sanatçı, konusu felsefe olan eserlerinde dünyadan, yaşamdan, insanlardan ve evrenin düzeninden şikayet eder. Bu şiirlerinde o acziyeti ve bu acziyetin getirmiş olduğu huzursuzluğu hissettirir. Sanki, toplumdaki bozuklukların nedenini evrenin düzenine daha doğrusu düzensizliğine bağlar. Ona göre bizi çevreleyen, sıkıntıya düşüren nedenleri ortadan kaldırabilecek yegane şey olan akıl da bu konuda maalesef aciz kalmaktadır. Metafizik problemlere olan merakı ve bunlara bir çözüm bulmaya çalışan düşünceleri, serbest düşünceye yöneliştir. Ziya Paşanın Edebi Kişiliği
Oldukça zengin bir hayal gücüne ve zarif duygulara sahip olan Ziya Paşa, rindane* bir edâ taşıyan aşk şiirlerinin yanı sıra asıl ününü de düşünsel içerikli şiirlerine ve sosyal konulardaki hicivlerine borçludur. Ziya Paşa Hayatı Edebi Kişiliği ve Eserleri
Düz yazıları da, şiirleri gibi, yapısı sağlamdır ve dönemine göre sade bir dille yazılmıştır. Onun şiirlerinde hikmet vardır. İnsanlara doğruyu anlatmaya çalışır. O sosyal problemleri güçlü bir şekilde şiirine yansıtır.
*Rindane: Bu kelimenin kökü “rind” kelimesi olup “rind insanlara özgü” anlamına gelmektedir. “Rind” ise hayata karşı umursamaz bir tavır içinde olan, içkiye ve eğlenceye düşkün insanlara denir.
Ziya Paşa’nın Eserleri
Ziya Paşa; şiir, makale, hiciv-mizah, antoloji, edebiyat tarihi türlerinde eserler yazmış; bir çok çeviriler yapmıştır.
Başlıca eserleri şunlardır;
1. Eş’ar-ı Ziya (1881)
Kitapta yer alan şiirler, teknik bakımdan divan şiiri tarzındadır. Bu eser, Süleyman Nazif tarafından gözden geçirilerek “Küllüyât-ı Ziya Paşa” adıyla basılmıştır (1924)
2. Tercihan Bend (1859)
Allah’ı eserinde arayan ve insanoğlunun kâinat içindeki yeriyle gelip geçici olduğunu gösteren; hayatı, edebî hayatın bir hazırlığı sayan tasavvufî bir eserdir. Edebî olgunluğu ve derinliği vardır. Her biri onar beyitlik bentlerden meydana gelmiştir. Kâinata ve yaradılışa çağdaş bir gözle bakar. İlk olarak Avrupalı bir bakış açısıyla kâinat anlayışı şiire girer.
3. Terkib-i Bend (1870)
Ziya Paşa bu eserini Bağdatlı Ruhi’nin Terkib-i Bend’ine nazire olarak yazmıştır. Bu eser felsefî adalet fikrine dayanır.
4. Harabat (1875)
Üç ciltlik bir divan edebiyatı antolojisidir. İçinde Türk, Arap, İran ve Çağatay şiirlerinden örnekler bulunmaktadır.
Bu eserin asıl önemli yanı, manzum bir edebiyat tarihi özelliği gösteren bir ön söze sahip olmasıdır. Ziya Paşa, eski edebiyatı diriltme çabasında görüldüğü için, Namık Kemal tarafından “Tekrib-i Harâbât ve Tâkib” adlı eserleriyle ağır bir şekilde eleştirilmiştir.
5. Zafername
Bu eser; Kaside, Şerh ve Tahmis bölümlerinden meydana gelmektedir. Siyasi bir hiciv örneğidir. Eser, İzmit mutasarrıfı olan Fazıl Paşa söylemiş gibi onun ağzından yazılmıştır. Eserde Ali Paşa övülür gibidir. Ancak gerçekte Ali Paşa hafife alınıp hicvedilir.
6. Şiir ve İnşa (1868)
Londra’da çıkartılan “Hürriyet” gazetesinde yayımlanan bu makale, Ziya Paşa’nın dil ve edebiyat hakkındaki görüşlerini ortaya koyması bakımından önemlidir.
7. Rüyâ (1868)
Londra’da Hürriyet gazetesinde yayımlanmış, daha sonra küçük bir kitap halinde basılmıştır. Eser, ülkenin o günkü şartlarını sergilemesi ve bazı sosyal ve siyasi gerçeklere ışık tutması bakımından önem taşır.
8. Arz-ı Hal (1868)
Ziya Paşa bu eserini Sultan Abdülaziz’e sunmuştur. Ali Paşa’ya olan öfkesini dile getirir. 72 sayfalık bir kitaptır.
9. Veraset Mektupları
Bu eser, Ziya Paşa’nın Babıali’ye karşı yaptığı en büyük eleştiridir. Mektupları, o sıralarda değiştirilen veraset kanunları yüzünden mağdur olan Mustafa Fazıl Paşa’nın hukukunu korumak üzere yazılmıştır.
10. Defter-i A’mâl
“Emile” tercümesine yazılan bir ön sözdür. Ziya Paşa’nın çocukluk hatıralarını anlatır.