Servet-i Fünun Nesri
Edebiyat-ı Cedide sanatçılarının Servet-i Fünun lisanı diyebileceğimiz, değişik bir nesir dilleri vardı. Bu nesir, divan edebiyatı dönemindeki bazı nesirciler tarafından kullanılan sanatlı, külfetli, kelime oyunlarıyla bezeli cümle kurmaya benzemez. Ancak Tanzimat’ın sade nesriyle karşılaştırılamayacak kadar süslü, özentili ve asistokrat bir nesirdir. Çünkü, Servet-i Fünun sanatçıları; iyi öğrenim görmüş, yabancı dil eğitimi almış, böylece Batı edebiyatını yakından tanımış kişilerdir. servet-i fünun nesri
Servet-i Fünun nesrinde sanatçılar; Arap ve Fars dillerinden seçilmiş, ahenkli ve asil kelimeler, renkli terkipler kullanmakla beraber, bu sözlere yepyeni anlamlar yüklemişlerdir. Kullanmış oldukları kelime ve tamlamalar, Batı edebiyatından almış oldukları sözleri karşılar niteliktedir. “Aydın kesim için yazmak” düşüncesi, dilde sadelikten uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Süslü ve sanatlı nesir örnekleri vermişlerdir. “Sanat için sanat” anlayışı, sanatlı bir nesrin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Halid Ziya’nın roman ve hikayelerinde kullandığı bu süslü üslup, bir çok Servet-i Fünun yazarına örnek olmuş ve hemen hemen ortak bir Servet-i Fünun nesri haline gelmiştir. Bununla beraber Halid Ziya’nın elinde sağlam ve itinalı bir söz dizimine dayanan bu Servet-i Fünun lisanı, Edebiyat-ı Cedide’nin bir kısım yazarları tarafından aynı özenle kullanılmamış; bu nesirde kural dışı, hatta kural yıkıcı bir takım ihmaller görülmüştür. Bu dil pürüzleri Servet-i Fünun’a karşı olanların şiddetli hücumlarına ve alaylarına hedef olmuştur. serveti fünun edebiyatında düzyazı
Servet-i Fünun edebiyatında sanatlı, süslü bir nesrin ortaya çıkmasında; bu sanatçıların dini duygularının zayıf olması, tarihi bir derinliğe sahip olmayışları ve karamsarlıkları etkilidir. Bu durumları eserlerinin içeriklerine de yansımıştır. Devirlerinde getirdikleri en önemli yenilik “estetik ve sanat”tır. Sanatın yolunu açmışlar, sanatta belli bir olgunluğa erişmişlerdir. Şiirde olduğu gibi düz yazıda da toplumsal konulardan uzak kalan sanatçılar, uzun cümlelerin yanında, Batı edebiyatının etkisiyle bağlaçlardan arınmaya ve kısa cümleler de oluşturmaya özen göstermişlerdir. Özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kalan yazarların cümlelerinde, Fransız cümle yapısının hakimiyeti görülmekte, söz diziminde yaptıkları yenilikler dikkati çekmektedir. Fiilimsilerle birleşik cümleler kurulmuş, bağlı ve sıralı cümleler sık sık kullanılmıştır.
Bu arada Edebiyat-ı Cedide yazarlarının Türkçeye yeni bir nesir çeşidi getirdikleri görülmektedir. Sanatlı üslupları, nesirle şiir söylemenin yolunu açmış, mensur şiir yolunda başarılı örnekler vermişlerdir. Yeni nesrin en karakteristik tarafı, şairane duyguların ifadesinde, yeni bir şiir anlayışına vasıta oluşudur. Çağdaş Fransız edebiyatında Bertrand, Baudelaire, Mallarme ve Rimbaud gibi, birinci sınıf şairlerin başarıyla söyledikleri bu tarz mensur şiirler, Türk edebiyatına, Servet-i Fünun yazarları tarafından getirilmiştir. Bu tarz şiirin Servet-i Fünun edebiyatındaki kurucu sanatkarı Halid Ziya’dır. Devrin en başarılı mensur şiirleri Halit Ziya ve Mehmet Rauf tarafından yazılmıştır.
Daha çok duygu ve hayal unsurlarıyla işlenen bu nesir, yarı süslü yarı ilhamkar bir üslupta ifade edilmiş, küçük fikir ve duygu parçaları halinde kaleme alınmıştır.
Ayrıca gerçek tenkit Servet-i Fünun nesriyle edebiyatımıza girmiştir. Dönemin şartlarından dolayı, tekniği Tanzimat dönemine göre gelişmiş olsa da, tiyatro eserlerinde çok başarılı örnekler verdikleri söylenemez.