SÜLEYMAN NAZİF (1869-1927)
Bu yazımızda Servet-i Fünun dönemi sanatçılarından “Süleyman Nazif”in hayatı, edebi kişiliği ve eserleri incelenmiş olup “Süleyman Nazif kimdir?” sorusuna cevap aranmıştır.
“Süleyman Nazif”in Hayatı
Diyarbakır’ın eski ve aydın görüşlü ailelerinden birinin çocuğu olarak 1869’da dünyaya gelen Süleyman Nazif’in babası şair, tarihçi ve devlet adamı Sait Paşa, annesi Diyarbakır’daki Türkmen aşiretlerinden birinin liderinin kızı olan Ayşe Hanım’dır. Servet-i Fünun şairlerinden Faik Ali Ozansoy’un da ağabeyi olan sanatçı özel hocalar vasıtasıyla öğrenim görerek Farsça, Arapça ve Fransızca öğrenir. Çocukluğu, babasının görevi nedeniyle Güneydoğu Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde geçer. Son olarak 1891’de Mardin’de babası vefat edince Diyarbakır’a döner ve burada bir yandan Meclis-i Vilayet Katipliği yaparken bir yandan da Diyarbakır gazetesinde başyazarlık yapar.
Kullandığı dili ve yazı becerisi sayesinde Diyarbakır’a Ermeni ayaklanmasını araştırmak için gelen Abdullah Paşa’nın dikkatini çeker. 1895 yılında Abdullah Paşa’nın katibi olarak Musul’a giden sanatçı, 1896’da görevinden istifa ederek İstanbul’a gider. Bir müddet burada kalarak 1897’de 2. Abdülhamit’a karşı mücadele edebilmek için Jön Tükler’in kendilerine merkez olarak seçtikleri Paris’e gider. Burada Jön Türkler’in lideri konumunda bulunan Ahmet Rıza’nın çıkardığı “Meşveret” gazetesinde 2. Abdülhamit aleyhinde sert yazılar kaleme alır. Aynı yıl Padişah’ın verdiği güvence ile yurda dönünce Vilayet Mektubi Kaleminde çalışmak üzere bir nevi Bursa’ya sürgüne yollanır. 1908’e kadar Bursa’da yaşayan sanatçı, bu süre zarfında Servet-i Fünun dergisine, derginin görüşleriyle paralel şiirler göndererek bunları büyük dedesinin ismi olan İbrahim Cehdi imzasıyla yayımlar. Yine bu yıllarda Mısır’da “Gizli Figanlar” adlı ilk şiir kitabını ve “El-Cezire Mektupları” adlı eserini yayımlar.
2. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihad ve Terakki Yönetimi tarafından Konya vilayetine görevlendirilmek istenince görevinden istifa ederek İstanbul’a dönüp gazeteciliğe başlar. Sanatçı Ebuzziya Tevfik ile birlikte çıkardığı Yeni Tasvir-i Efkar gazetesinde İttihad ve Terakki Hükumetini eleştirince İstanbul’dan gönderilmek maksadıyla sırasıyla Basra, Kastamonu ve Trabzon gibi vilayetlere vali olarak görevlendirilir. 1912’de İstanbul’a dönerek “Hak” gazetesini çıkarır ve siyasi yazılar yayımlar. Altı ay sonra tekrar Musul’a ve ardından Bağdat’a vali olarak gönderilir. 1915’te devlet görevinden istifa eder ve tekrar İstanbul’a dönerek Cenap Şahabettin ile birlikte “Hadisat” gazetesini çıkarır(1918).
Milli Mücadele yıllarında Anadolu vilayetlerinde Milli Mücadele’nin başlamasını sağlayan Vilayat-ı Şarkiyye Müdafa-i Hukuk Cemiyetinin kurılmasına yardım eder. 1919’da İşgalçi devletlerin askerlerinin İstanbul’da muzafferane yürüyüşlerine tepki olarak yazdığı “Kara Bir Gün” adlı yazısı Hadisat’ta yayımlanınca halk arasında büyük infial uyandırdı. 1920’de sözde Fransız şair Pier Lotti’yi anmak üzere toplanan ama esas amacı Fransa’yı protesto etmek olan grubun içinde okuduğu “Pier Lotti Hitabesi” adlı konuşması üzerine İngilizler tarafından tutuklanarak Milli Mücadele’ye destek veren diğer vatanseverlerle birlikte Malta’ya sürgün edildi. 20 aylık sürgün günlerinde “Çal Çoban Çal” ve “Daüssıla” adlı eserlerini yayımladı (1921).
Malta’dan dönüşünde milli konulu eserler yazmaya devam eden Süleyman Nazif, 1922 yılında “Namık Kemal” adlı eserini yayımladı. Aynı yıl yayımladığı “Tarihin Yılan Hikayesi” adlı eserinde son Osmanlı Padişahı Mehmet Vahdettin’i sert bir dille eleştirir. Yine aynı yıl hükümdarların halkın malını gasp ederek servet sahibi oldukları düşüncesiyle yazdığı yazılarını “Çalınmış Ülke” adıyla yayımlar. 1924 yılında Malta’da geçen sürgün günlerini şiirleştirdiği eserlerini “Malta Geceleri” adlı eserinde toplayarak yayımlar. Yine aynı yıl Hristiyanları Hz. İsa’ya şikayet ettiği “Hz. İsa’ya Açık Mektup” adlı eserini yayımlar.
Son yılları yoksulluk içinde geçen ve ölümüne kadar siyasi ve edebi konularda eserler yazmayı sürdüren sanatçı, 1927 yılında zatürreeye yakalanarak vefat eder. Cenaze masrafları Türk Tayyare Cemiyeti tarafından karşılanarak Edirnekapı Mezarlığında toprağa verilir.
“Süleyman Nazif”in Edebi Kişiliği
Diğer Servet-i Fünun şairleri gibi ilk edebi kültürü divan edebiyatına dayanan Süleyman Nazif, Namık Kemal ve Hamid gibi sanatçıların etkisinde kalır. Bütün Servet-i Fünun şairlerinin ilk şiirleri tamamıyla bireysel konulardadır. Ancak Süleyman Nazif, ilk şiirlerinin toplumsal konularda olması bakımından diğer Servet-i Fünun şairlerinden ayırılır. 1898 yılında Servet-i Fünun’da yazmaya başlayınca o da diğerleri gibi bireysel konulara yönelir. 1898’den sonra tekrar toplumsal konulara dönen şair, bu dönemde Tanzimat sanatçıları gibi toplumsal problemleri konu almaya başlar. Bireysel konulu eserlerinde Hamid etkisi kendini göstermekteyken, toplumsal konulu eserlerinde Namık Kemal etkisi kendi göstermektedir.
Gazetecilikle yakından ilgilenen Süleyman Nazif, 1908’den vefat ettiği tarihe kadar nesir türünde eserler verir. Kendi döneminde eserleri en başarılı nesir örnekleri arasında gösterilen sanatçı, Yahya Kemal’e göre “münşii doğmuştu”. Zihniyet bakımından tamamen Batılıdır ancak Doğu’nun da büyük değerler taşıdığını inkar etmez ve hemen bütün yazılarında milli değerleri yüceltir.
“Süleyman Nazif”in Eserleri
Şiirleri
- Gizli Figanlar (1906)
- Firak- Irak (1918)
- Malta Geceleri (1924)
Makaleleri
- Müsahabe
- Mensüre
Mektupları
- Boş Herif
- İki İttifakın Tarihçesi
- Batarya İle Ateş
- Asitan-ı Tarihte
- Yılan Hikayesi
- Çal Çoban Çal