ŞEMSETTİN SAMİ (1850-1904)
Bu yazımızda Tanzimat Dönemi sanatçılarından “Şemsettin Sami”nin hayatı, edebi kişiliği ve eserleri incelenmiş olup “Şemsettin Sami kimdir?” sorusuna cevap aranmıştır.
“Şemsettin Sami”nin Hayatı
1850 yılında Yanya ilinin bucağı olan Froşer’de doğan Şemsettin Sami’nin babası Froşer’li Halit Bey, annesi İmrahor eşrafından İlyas Bey’in kızı Emine Hanım’dır. Küçük yaşta önce babasını, sonra annesini kaybedince ağabeyi Abdül Bey’in himayesinde Yanya’ya yerleşti ve buradaki 8 yıllık bir Rum okulunu 7 yılda tamamladı. Rumca, İspanyolca ve Fransızca öğrendi.
İlk görevine Yanya Mektubi Kaleminde başladı. 1872’de İstanbul’a geldi ve burada da aynı görevine devam etti. İstanbul’a gelince edebiyatla daha yakından ilgilenme fırsatı buldu. Önce “Hadika” gazetesinde, sonra da “Siraç” gazetesinde yazılar yazan Şemsettin Sami, 1872’de “Taaşuk-ı Talat ve Fitnat” romanını yazdı. Yine aynı tarihte “İhtiyar Onbaşı” ve “Besa” piyeslerini yazdı. Ayrıca bazı yabancı eserleri Türkçeye çevirdi.
1874 yılında Trablusgarp’a, “Vilayet” gazetesini çıkarma göreviyle gönderilen Şemsettin Sami, burada, “Seyyid Yahya”, “Verdi” piyeslerini yazdı. 1877 yılında Sava Paşa’nın yanında mühürdarlık göreviyle Rodos’a gitti. 1878’de Osmanlı-Rus harbi çıkınca askeri nakliye yapma göreviyle Yanya’ya gitti. Aynı yıl İstanbul’a dönünce “Tercüman-ı Şark” gazetesinin başyazarlığını yapmaya başladı. Fransızca’dan “Şeytanın Yadigarları” ve “Sefiller” romanını tercüme etti. 2. Abdülhamit tarafından Teftiş-i Askeri Komisyonu Katipliğine getirilince bu görevinde bulunduğu rahat ortam sayesinde yapmak istediği sözlük çalışmalarına devam etti. “Kamus-ı Fransevi”den sonra “Kamus-ı Alam” ve “Kamus-ı Arabi”yi tamamladı. 1901 yılında da “Kamus-ı Türki”yi tamamladı.
Hayatının son yıllarını Orhun Abideleri, Kutadgu Bilig, Tuhfetüz-Zekiyye fi Lügati’t Türkiyye, Lehçe-i Türkiye-i Memalik-i Mısır gibi Türk kültüründe temel eser olma özelliğine sahip olan yapıtlara ayırdı. 1904 yılında vefat etti.
“Şemsettin Sami”nin Edebi Kişiliği
Şemsettin Sami, Türk diliyle yazılan ilk roman olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ın yazarıdır. Türk edebiyatının ilk telif roman olma özelliği taşıması yönüyle önemli olan bu eser, ilk olmasından dolayı bazı acemiliklere sahiptir. Ancak o dönemdeki Türk toplumunun kadın erkek ilişkilerini eleştirmesi yönüyle bu konuda kendinden sonra yazılan diğer eserlere yol gösterici olmuştur.
Tiyatro türünde dil, üslup ve kurgu bakımından Batılı tekniğe uygun, aynı zamanda ses getiren eserler veren Şemsettin Sami, Türk dili ve edebiyatı tarihine daha çok Türk dili alanında çalışmalarıyla geçmiş, Türkçülük hareketinin zeminini hazırlayan isimlerden olmuştur. O Türkçülük akımının bilimsel çalışmalarını sürdürmüştür. Türk dili ve tarihi alanında yapmış olduğu çalışmalarıyla 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra çıkan “Yeni Lisan” anlayışı ve “Milli Edebiyat” akımına önderlik etmiştir.
Şemsettin Sami Türk diline Osmanlıca denmesinin yanlış olduğu görüşünü savunur. Çünkü ona göre Türk dili, Osman Gazi Osmanlı Devleti’ni kurmadan çok önce de konuşulmaktaydı. Ona göre Türk diline Osmanlıca anlamına gelen “Lisan-ı Osmani” demek yerine Türkçe anlamına gelen “Lisan-ı Türki “demek daha doğru olacaktır.
Sanatçı Türkçe’nin sadeleştirmesini, yazı dili olarak İstanbul Türkçesi’nin kullanılmasını istemektedir. O dilde milliyetçiliğin ilk isimlerindendir. Şemsettin Sami, Türkçe kelimelerle konuşulması konusunda aşırılığa gitmemiş, yalnız Türkçede karşılığı bulunan sözcüklerin Türkçeden atılmasını istemektedir. Konuşma diline yerleşmiş yabancı sözcükleri Türkçenin malı olarak görmektedir.
“Şemsettin Sami”nin Eserleri
Roman
- Taaşşuk-u Talat ve Fitnat
Piyes
- Besa yahut Ahde Vefa
- Şeyd-i Yahya
- Verdi
Çeviri
- Tarih-i Mücmel-i Fransa
- İhtiyar Onbaşı
- Galatee
- Şeytanın Yadigarları
- Sefiller
- Robinson Cruose
Sözlük
- Kamus-ı Fransevî
- Kamus-ı Alam
- Kamus-ı Arabî
- Kamus-u Türkî
Ayrıca Hadika, Trablusgarp Vilayeti, Sabah, Tercüman-ı Şark gazeteleri ve Aile, Hafta gibi dergilerde