RECAİZADE MAHMUT EKREM (1847 – 1914)
“Recaizade Mahmut Ekrem”in Hayatı
1 Mart 1847’de İstanbul’da doğan Recaizade Mahmut Ekrem’in babası, şair, hattat ve tarihçi bir aydın olan Şakir Recai Efendi, annesi, Rabia Adviye Hanım’dır. recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
Ekrem, ilk ve orta öğrenimini bitirdikten sonra 1858’de Hariciye İdadisi’ne başladı ancak rahatsızlığı nedeniyle bu okulu bırakmak zorunda kaldı. 1862 yılında Hariciye Mektebi Kalemi’nde memur olan sanatçı genç yaşında şiir ve edebiyata ilgi duymaya başladı. Bu arada Namık Kemal’le tanıştı ve onun vasıtasıyla Tasvir-i Efkar’da yazmaya başladı. Ayrıca Vakit, Tercüman-ı Hakikat, Makayik’ül Vekayi gazetelerinde yazılar yayımladı. Namık Kemal Avrupa’ya kaçınca Tasvir-i Efkar gazetesinin yönetimi Recaizade Ekrem’e kaldı. 1868’de amcasının kızı Güzide Hanım’la evlendi. 1869’da “Piraye” isimli bir kızı oldu. Ancak Piraye kısa bir süre sonra öldü.
Ekrem, 1867-1886 yılları arasında değişik memuriyetlerde görev aldı. 1886 yılında “Tanzimat Dairesi Reisliği”ne getirildi. 1889 yılında “Bâlâ” rütbesi aldı. 1880-1887 yılları arasında Galatasaray Sultanisi ve Mülkiye Mektebi’nde hocalık yaptı. Recaizade Mahmut Ekrem, memurluk mesleğinin yanında edebiyatı da hiç ihmal etmedi. 1871 – 1898 yılları arasında kendini neredeyse tamamen edebiyata verdi. recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
“Recaizade Mahmut Ekrem”in Edebi Kişiliği
Recaizade; Namık Kemal’in ölmesi, Abdülhak Hamid’in yurt dışında olması ve yirmi yıl boyunca kötürüm olarak yaşayan oğlu Emced’in ölümü üzerine büyük sarsıntı geçirdi ve uzun bir süre edebiyattan uzak kaldı. Servet-i Fünûn topluluğunun toplandığı 1895’li yıllara kadar sadece “Saime” ve “Muhlis Bey” gibi küçük hikayeler yazdı. Servet-i Fünun edebi anlayışının edebiyatta varlık göstermesi onu canlandırdı ve 1896’da “Araba Sevdası” romanını tefrika ettirdi. Ancak 1886 yılında pek çok sevdiği oğlu “Nijad”ın da ölmesi onu tamamen yıktı ve insanlardan uzaklaşarak inzivaya çekildi. 28 Kasım 1908 tarihinde Ayân azalığına getirilen Ekrem, ölünceye kadar da bu görevde kaldı. 31 Ocak 1914 günü vefat etti ve oğlu Nejad’ın yanına defnedildi.
Tanzimat Edebiyatının ikinci dönemi Recaizade Mahmud Ekrem ile başlar. Birinci dönem Tanzimat sanatçıları değişik açılardan sosyal konu ve kavramları ele almaya çalışırken; Ekrem, Hamit, Nabizade Nazım ve Samipaşazade’den oluşan ikinci nesil bu sosyal sanat anlayışını arka plana alarak daha çok insanı ve onun bireysel macerasını ele alır. Tanzimat edebiyatının ilk nesli edebiyatı toplumu düzenlemek ve eğitmek için bir vasıta sayarken, Recaizade Ekrem ile edebiyat, topluma hizmet etmekten çıkarak, sanatın hizmetine girer. Böylece Tanzimat edebiyatında yeniden bir içerik ve ona uygun bir dil ve üslup değişikliği kendini gösterir. recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
Çocuklarından Piraye, Emjed ve Nijad’ın ölümleri Ekrem’i bir ölüm ve mersiye şairi yapar. Onun ince ruhlu oluşu ve duygusallığı, bundan ileri gelir. Bundan dolayı sıklıkla şiirlerinde Allah, varlık, ölüm, dünya ve ahret hayatı gibi metafizik problemler görülür. Ekrem, ölüm konulu şiirlerinde bir şairden çok ızdırap çeken bir insan olarak karşımıza çıkar. Çünkü o duygusal ve acıklı şeylerden hoşlanan ve özel hayatının her safhasını şiire geçirmeyi seven bir sanatçıdır.
Ekrem’e göre; “Şiirin tek gayesi güzelliktir. Şiir ne ahlaka hizmet etmek ne de mantığa uygun olmak zorundadır. Şiir ahlak dışı olamaz, fakat ahlakla ilgilenmeye mecbur da değildir. Şiirin tek gayesi olan güzellik tabiatta ve insandadır. Güzel olan her şey şiirin konusudur.” recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
Ekrem, şiirde “hissi, hayali ve fikri” olmak üzere üç türlü güzellik düşünür. Asıl olarak üzerinde durduğu şiir unsurları dil ve üsluptur. Ancak şiiri bir bütün olarak kabul ettiğinden içerik ve şekilde de büyük bir titizlik gösterir. Tanzimat edebiyatının ilk nesline aykırı olarak şiirin konuşma dilinden ayrı özel bir dile sahip olması gerektiğini savunur. Ona göre şiirde kelimelerin amacı cümlelerin anlamını kolay anlaşılır hale getirmek değil, onu güzelleştirmektir. Böylece kelime, ifadede bir anlam unsuru olmaktan çok estetik bir unsur haline gelir.
Yine Ekrem’e göre söyleyiş ve güzellik, incelik ve ahenk dikkate alınmalı; kafiye ve vezne de önem gösterilmelidir. Kafiyenin şiiri güzelleştirmekte vezinden üstün olduğu görüşündedir. Vezinlerin şiirin konusuna uygun olarak bir müzik tonuna sahip olması gerektiğini düşünür. Ekrem’e göre şiir, şairin istediği zamana göre değil, ancak ilham perisi geldiği zaman doğar. recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
Recaizade Ekrem’in şiirlerinin başlıca temaları “aşk ve tabiat”tır. O “Zerrattan şümûsa kadar her güzel şey şiirdir.”1 anlayışıyla şiirin konusunu genişletir. Allah, tabiat ve insan temalarının yanında vatan, millet, kahramanlık, kadın temalarını işler. Kadın ilk defa Ekrem’de gerçek ve estetik değerini alır. Ancak kadını konu aldığı şiirlerinde büyük aşklar değil küçük hislenmeler, hayal kırıklıkları ve hüzünlü mırıldanmalar vardır. recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
Recaizade Ekrem, modern Türk şairinin doğmasında büyük yeri olan, yeni nazım şekillerini ve yeni içeriği tanıtmak için çabalar. Onun eserlerinden ziyade asıl başarısı yeni edebiyat örneklerini ortaya koyacak yeni nesiller (Servet-i Fünûncular) yetiştirmesidir. Fakat, Batılı Türk şiirinin bu mükemmel kuramcısı, düşündüklerini kendi eserlerinde başarıyla uygulayabilmiş değildir. Bu yüzden edebiyat tarihçileri Recaizade Ekrem’i birinci derece sanatçıdan çok birinci derece kuramcı ve teorisyen olarak kabul ederler. Düşünceleriyle uygulamaları arasındaki bu ayrılığın nedenleri, devrinin birçok şahsiyeti gibi kendisinin de ilk edebi kültürünü divan edebiyatından alması, Tanzimat Dönemi gibi bir geçiş devresinde bulunması, mizacının ve dönemin siyasi şartlarının elverişsiz olması gibi sebeplerdir.
Recaizade Ekrem, tiyatroda kendi çağdaşları kadar başarılı olmuş değildir. Ele aldığı konulardan kimisini yabancı kaynaklardan aktarmış, kimisini kendisi bulmuştur. Hikaye ve romanda başlangıçta Namık Kemal’in etkisinde kalan Recaizade Ekrem, sonra kendisini bu etkiden kurtarmış ve Türk romanının en güzel ve başarılı örneklerinden biri olan “Araba Sevdası”nı yazmıştır. Araba Sevdası, gerek dil ve anlatım, gerek konu ve teknik bakımından taşıdığı tez ve yergi açısından kendi devrinin ileri aşamalarından biridir. Romantizmden realizme geçişi sağlayan eser olması yönüyle edebiyatımızın ilk realist eseri olarak kabul edilir. recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
Recaizade Ekrem, bir edebiyat eleştirmeni olarak oldukça başarılıdır. Tamamen Batılı bir yönteme sahiptir. Yazı kurallarından bahseden Doğu eserleriyle yetinmeyerek Batıdaki edebiyat tekniklerine ait eserlerden yararlanmıştır. “Talim-i Edebiyat” adlı eseri Avrupai Türk edebiyatı eserlerini ele alan önemli bir tenkit eseridir. Pek çok genç şair ve yazar için yazdığı eleştirilerinde onlara her zaman iyiyi, doğruyu, güzeli göstermiştir. Eski – yeni tartışmasında yeni edebiyat taraftarlarının başını çekmiş ve kafiye tartışmasında yeni edebiyat taraftarları gibi kafiyenin kulak için olması gerektiğini savunmuştur. recaizade mahmut ekrem hayatı, edebi kişiliği ve eserleri
ESERLERİ
Recaizade Mahmut Ekrem’in Türk edebiyatına kazandırdığı başlıca eserleri şunlardır:
Şiir Kitapları:
- Name-i Seher (1871)
- Yadıgar-ı Şebab (1873)
- I, II, III, (1883 – 1884 – 1885)
- Nijad Ekrem (1910)
- Nefrin (1916)
Piyesleri:
- Afife Anjelik (1890)
- Atala (1973)
- Vuslat (1898)
- Çok Bilen Çok Yanılır (1916)
Hikaye ve Romanları:
- Saime (1888)
- Muhsin Bey (1891)
- Şemsâ (1897)
- Araba Sevdası (1897)
Edebiyat ve Tenkit Eserleri:
- Talim-i Edebiyat (1883)
- Takdir-i Elhan (1886)
- Takrizat (1898)
- Kudemâdan Birkaç Şair (1889)
Tercümeleri:
- Atala (1871 Chateaubriand’ın aynı isimli eseri)
- Mes Prisons (İtalyan Silvivo Perlics’nun hatıraları, 1874)
- Naciz (şiir – nesir Karışık, 1886)
1. Zerrelerden güneşlere kadar her güzel şey şiirdir.