Kızıl Elma

Rise Of Empires Ottoman Dizisinde Geçen Kızıl Elma Ne anlama Geliyor?

Türklerin eski dönemlerini konu alan filmler  veya diziler çıktıkça gündeme  gelen bir konu; “kızıl elma”!

Türk mitolojisinin önemli konularından biri olan ve eski Türk devlet anlayışında belirleyici bir rolü bulunan kızıl elma ile ilgili olarak çeşitli kaynaklarda çeşitli bilgiler verilmektedir. Peki nedir bu kızıl elma? Kızıllık nereden geliyor? Neden başka bir meyve değil de elma? Gelin şimdi mitolojimizin bu önemli konusunu detaylı bir şekilde inceleyelim.

Kızıl Elma Nedir?

Öncelikle “Kızıl elma nedir?” sorusunu cevaplamaya çalışalım.

Özellikle Osmanlı’nın yükselme devrinde yönetici kesim ve askerler tarafından oldukça benimsenmiş bir imge olan kızıl elma, kendisine yaklaşıldıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça daha çok arzu edilen bir ülküyü sembolize eden bir imgedir. Türkler uğrunda nice mücadeleler verdikleri ülkülerini bu imge ile somutlaştırmaya çalışmışlardır.

Kızıl Elma Adı Nereden Geliyor?

Kızıl elmayı ilk duyduğumuzda doğal olarak aklımıza hemen kırmızı bir elma gelir ancak ne bu kızıl, o kızıl; ne bu  elma, o elmadır.

Mitolojik bir unsur olan kızıl elmadaki “kızıl” kelimesi aslında altın rengini ifade etmektedir. Bilindiği gibi eski Türkler altını sarı olarak değil kızıl olarak nitelendirmişler ve öyle adlandırmışlardır. Bunda altını sertleştirmek için altının içine konulan bakırın renginin, altına hafif bir kızıllık vermesinin payı vardır. Bu imgedeki elma ise burada küre şekline verilen bir isim olarak düşünülebilir. Yani “kızıl elma” aslında Türklerin hayal güçlerinde altın bir küre verilmiş bir isimdir diyebiliriz. Böyle düşünmeme neyin neden olduğunu birazdan anlatacağım.

Kızıl Elma ile Somut Hale Getirilen Ülküler Nelerdir?

Kızıl elmanın Türk devlet anlayışında tek bir anlamı yoktur. Birden fazla anlamı vardır. Ulaşılması güç hedefler hep bu imge ile adlandırılmıştır. Bu hedef, bazen fetihlerin son noktası, bazen bir devlet kurma ideali, bazen cihana hakim olma arzusu ve bazen de Türk birliği kurma isteğidir.

Çıkış noktası Türklerin cihan hakimiyeti düşüncesine dayanmaktadır. İslamiyet’ten önceki Türk devletlerinde Türk hakanına Tanrı tarafından “kut” verildiğine inanılırdı. Kut kelimesini bugün biz “kutlamak, kutlu, kutsal” gibi kelimelerimizde hala kullanıyoruz. İşte hükümdara Tanrı tarafından verildiğine inanılan bu “kut inanışı”na göre hakan Tanrının adaletinin yeryüzündeki dağıtıcısıdır ve tüm cihana bu adaleti dağıtmakla yükümlüdür.

Cihan hakimiyeti anlayışı olarak adlandırılan bu anlayış Türklerin Müslüman olmalarıyla birlikte cihad anlayışına dönüştü. Cihad anlayışına göre savaşlar İslam’ı tüm dünyaya yaymak için yapılıyordu. İstanbul’un fethinin en önemli sebeplerinden bir tanesi de İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed’in söylediğine inanılan “Konstantiniyye elbet bir gün fethedilecektir. Onu fethedecek komutan ne güzel komutan, onu fethedecek ordu ne güzel ordudur.” sözüne mazhar olmaktır. Bu örnek cihad anlayışını açıklayan en güzel örneklerden biridir.

İşte kızıl elma yukarıda bahsedilen bu ülküleri somutlaştıran bir imge olmuştur.

Kökeni Ne Kadar Eski?

Kızıl elmanın kökeni ile ilgili çok çeşitli anlatımlar bulunmaktadır. Kimi araştırmacılara göre kökeni Türklerin Ergenekon’dan çıkışına kadar dayanmakta iken, kimi araştırmacılar bu imgenin Osmanlı’nın yükselme devrinde Türk kültür hayatına girdiğini söylerler. Bazı araştırmacılar ise bu imgenin yalnızca Türk kültürüne ait olmadığını başka kültürlerde de (adı kızıl elma olmasa bile) kızıl elmaya benzer unsurların görüldüğünü belirtirler. Örneğin; Pertev Naili Boratav’a göre “Türkiye ve Azerbaycan Türklerinin, Yunanlıların, Bulgarların ve Rumenlerin belgelenen halk efsanelerinde ve 16. yy’dan bu yana bazı Osmanlı yazılı kaynaklarında “kızıl elma” adı altında, Türk fetihlerinin son noktası olan bir hayali veya gerçek şehre veya ülkeye işaret edilmektedir.”

Amerikalı Osmanlı Tarihi Uzmanı Roderic H. Davison ve İskoç Osmanlı Kültürü Uzmanı E. J. Wilkinson Gibb gibi araştırmacılara göre ise erken Bizans’ta doğan kızıl elma motifi, Osmanlı fetihlerini muhtemelen Bizans kökenli bir Hristiyan anlayışıyla birleştirerek zamanla Türk aktarımına geçmiştir. Şimdi bunu söyleyince belki “Avrupalılar, bir Türk mitolojisini de kendilerine mal etmek istemiştir.” diye düşünebilirsiniz. Fakat Bizanslı tarihçi Prokopius’un anlattıkları bir hayli ilginç.

Kızıl Elma Efsanesi Nasıl Ortaya Çıktı?

Prokopius’un anlatımına göre “Ayasofya’nın önünde dikili bir sütunun üzerinde at üstünde bulunan Justinianus heykeli, elinde altından büyük bir küre tutmaktaydı.” Bizanslıların inanışına göre İmparator, zaferlerini bu küre ve üstündeki haç sayesinde kazanmıştı. Justinianus’un elinde tuttuğu bu altın küre 1317 yılında yere düştü. Kilise ve halk, bu olayı Bizans’ın sonunun yaklaşması olarak yorumladı. Daha sonra o altın küre yerine tekrar konuldu. “İşte bu altın küre alındığında İstanbul, yani o dönemdeki adıyla Constantinopolis de alınmış olacağı için kızıl elma ilk başta İstanbul’un fethini sembolize ediyordu.” diyor yukarıda adı zikredilen araştırmacılar. (Ayrıca buraya bir dipnot: Bu heykel, İstanbul’un fethinden sonra yıktırılmıştır.)

Bu efsane kızıl elma imgesinin nasıl ortaya çıktığını anlamamız için bize akla yatan ipuçları veriyor. 1453’e kadar Osmanlı için İstanbul’un fethini simgeleyen bu imge, İstanbul’un fethinden sonra da unutulup kaybolmamıştır. Hatta bu tarihten sonra yeniçeriler arasında efsaneleşmiş ve fethedilmek istenen şehrin adı olmuştur. İşte bu nedenle İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı için ulaşılması güç amaçları ifade eden bir simgeye evrilmiş olabilir.

Bazı anlatımlarda kızıl elmanın Vatikan’daki Saint Petrus Kilisesine gittiğinden bahsedilir. Yani Osmanlılar, Ortodoks Hristiyanlığın merkezini fethettikten sonra yeni hedef Katolik Hristiyanlığın merkezi olan Vatikan olmuştur. Ayrıca tarihte daha da somutlaştırmak için kızıl elmayı Saint Petrus Kilisesinin kubbesine benzetenler olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu uzun bir süre elinde bulundurduğu askeri gücü yitirip devlet elindeki toprağı koruyamaz hale gelince kızıl elma eski önemini yitirmiştir. Ancak son dönemde örgütlenen Türk milliyetçilerinin etkisiyle popüler hale gelen Türkçülük akımının fikir önderlerinden biri olan Ziya Gökalp, kızıl elmayı “Turan Ülküsü” ile birleştirerek ona yeni bir anlam kazandırmıştır.

Kızıl Elmanın Önemi Nedir?

Kökeni ister özbeöz Türk olsun, ister başka bir kültürden alınıp Türkler tarafından kendi kültürlerine uyarlanmış olsun; kızıl elmanın Türk kültüründeki yeri ve önemi değişmez. Başka kültürlerden sentezlenmiş olması onun değerine bir zeval vermez. Çünkü o, Türk devlet adamlarını ve askerlerini motive etmesi ve harekete geçirmesi bakımından bir kamçı görevi görmüştür. Özellikle Osmanlının yükselme döneminde bu ülküyü iyice benimseyen ordunun motivasyonunu olağanüstü artmış; bu imge orduyu, savaşlarda daha çok kas gücünün iş gördüğü o çağda dünyanın en güçlü ordusu haline getirmiştir.

Günümüzde Kızıl Elma Ülküsü

Cumhuriyet tarihi boyunca, milliyetçi yazarlar kızıl elma ülküsünü yeniden canlandırmaya çalışmışlardır. Modern Türk edebiyatında milli edebiyat akımının da kurucularından olan Ömer Seyfettin’den, Türkçü çevrelerin kendilerine önder olarak gördükleri Hüseyin Nihal Atsız’a, Aka Gündüz’den Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Dilaver Cebeci, Ragıp Şevki Yeşim ve Halil Delice gibi yazarlara kadar birçok şair ve yazar, eserlerinde kızıl elmaya yeni anlamlar kazandırmaya devam ettiler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir