İbrahim Şinasi Efendi (1826-1871)
Şinasi’nin Hayatı
1826 İstanbul’da doğan Şinasi’nin 1827 yılındaki Osmanlı- Rusya Savaşı sırasında Şumnu’da şehit olan bir topçu zabitinin oğlu olduğu bilinmektedir. Şinasi annesi ve annesinin bir akrabası tarafından büyütülmüştür. İlkokulu Tophane’de bir mahalle mektebinde okumuş daha sonra Tophane İdaresi’nin bir kalemine çırak olarak verilmiştir. Burada tecrübeli memurlardan Doğu bilimlerini ve Fransızcayı öğrenmiş, daha sonra Tophane Müşirliği tarafından 1849 yılında maliye alanında eğitim alması için Paris’e gönderilmiştir. Şinasi, Paris’te maliye eğitiminin yanında edebiyat alanıyla da ilgilenmiş, 1853’te yurda döndüğünde bir süre çeşitli memuriyetlerde bulunduktan sonra 1860’ta memuriyetten istifa ederek kendini gazeteciliğe vermiştir.
1860’ta Agah Efendi ile ilk Türk özel gazetesini Tercüman-ı Ahval ismi ile kurmuş, altı ay sonra bu gazeteyi bırakarak 1862 yılında kendi başına Tasvir-i Efkar gazetesini kurmuştur. 1865’te bu gazeteyi Namık Kemal’e devrederek tekrar Paris’e gitmiştir. 1969 yılında yurda dönerek Basımevi’nin yenileştirilmesi çalışmalarında bulunmuştur.
Türk gazeteciliğinin en önemli isimlerinde biri olan Şinasi 1871 yılında geçirdiği bir beyin rahatsızlığı sonucu İstanbul’da hayata veda etmiştir.
Şinasi’nin Edebi Kişiliği
Tanzimat Dönemi’nde parça parça gelen ve sınırlı hedeflerin ötesine geçemeyen yenilikleri, belli bir istikamette toplayan şahıs, Şinasi’dir. Şinasi, Paris’ten dönüşünden hemen sonra Türk şiirini yenileştirmek için kolları sıvar. Bunu en açık şekilde Paris’e gitmeden önce ve Paris’ten döndükten sonra Reşit Paşa’ya yazmış olduğu kasidelerde görebiliriz. Bu kasideler arasında dil, üslup ve tema yönünden oldukça fazla farklar bulunmaktadır. Paris’e gitmeden önce yazdığı kaside Nef’i tarzındadır ve eski kaside tazının hemen tüm özelliklerini taşırken, Paris’ten döndükten sonra yazdığı kasideleri eski kaside tarzını neredeyse tümüyle değiştirmiştir. İkinci gruptaki kasideler gerek şekil yönüyle gerekse içerik yönüyle diğerlerinden ayrılır.
Şinasi yeni tarzdaki kasidelerinde eski hayalleri, mazmunları ve abartıyı bırakarak, övmede klişe özelliklere değil, övülenin şahsiyetini belirten gerçek özelliklere yer vermiştir. Bu kasidelerin Reşit Paşa’nın şahsında övdükleri özellikler bir başkası için tekrarlanamaz. Bu kasidelerde divan şiirinde rastlanması mümkün olmayan, hayatımıza Tanzimat’tan sonra girmiş bazı toplumsal kavramlara yer verilmiştir. Bu kasideler her ne kadar Reşit Paşa’yı övüyor gibi görünse de aslında Tanzimat’ın hayatımıza getirdiklerini övmektedir. Bu kasidelerde akıl unsuruna oldukça önem verilir.
Klasisizm ekolüne bağlı Fransız sanatçılarından etkilenen Şinasi Klasisizmin bir yansıması olarak Türk edebiyatında aklı ön plana alan ilk sanatçıdır. Bu yüzden Şinasi’nin kasidelerinde hayal unsurlarına yer vermediği görülür. Sanatçı bunun yerine kasidelerinde düşüncelerini dile getirmiştir. Bunu da gayet yalın ve basit bir dille gerçekleştirmiştir.
Aşağıdaki parça bu kasidelerin birinden alınmıştır.
Şem’idir kalbimizin can ile mal u namus
Hıtz için bad-ı sitemden olur adlin fanus
Ettin azad bizi olmuş iken zulme esir
Cehlimiz sanki idi kendimize bir zencir
Bir ıtık-namedir insana senin kanunun
Bildirir haddini sultana senin kanunun
Olmuş taassub bir onulmaz illet
Hüsn-i tedbirin ile kurtulur andan millet
Bu şiirde can, mal ve namus muma; adalet fanusa, cahillik zincire, kanun azat kağıdına, taassup onulmaz bir illete benzetilmiştir. Bu benzetmeler divan edebiyatında her şair tarafından ortaklaşa kullanılan kalıplaşmış benzetmelerden değildir. Doğrudan doğruya Şinasi tarafından icat edilmiştir. Ayrıca bu kasidelerin divan kasidelerinden ayrıldığı başlıca noktalardan biri de Reşit Paşa’nın kişiliğinden çok yaptığı işlerin övülmüş olmasıdır.
Şinasi bu değişikliklerin dışında, şiire yeni şekiller de getirmeye çalıştı. Bu yönden ilk dikkat çeken eser, Tercüme-i Manzume’deki “Meditations – Souvenirs” (Düşünceler – Anılar) parçasıdır. Lamartine’den tercüme edilen bu parça uyak düzeni ve üslup yönüyle Türk Edebiyatı’nda ilktir. Bu eseri Münacat, ilahi, Arz-ı Muhabbet adlı şiirler ve birkaç kıt’a takip etti. Divan şiirinde olduğu gibi genel adlar (gazel, kaside…) değil, Batılı şiirler gibi kendi konularını belirten ayrı ayrı adlar alan bu şiirler duyuş ve hayal yönünden olduğu kadar, üslup yönünden de divan şiirinden ayrılır.
Şinasi gazeteci de olması nedeniyle dilini sade, anlaşılır tutar . Mesajını şiire yükleyerek kolay ve güzel bir yol bulur. Şinasi’nin konuşulan Türkçe’den yeni bir şiir dili yaratmak hususundaki çabası bazen 16. asır şairlerinden Edirneli Nazmi’nin çabasını andırır (Mahallileşme Cereyanı). Konuşma diline yaklaşma amacı taşımaktadır ancak gerek yeni bir şey denediğinden gerekse sanat yönünün zayıf olmasından kaynaklanan sebeplerden dolayı onun bu çabası yeterli verimliliğe ulaşamaz. Saf Türkçe ile yazdığı şiirlerde dahi dili konuşma dilinin doğallığına ulaşamaz. Yine de şiir dilinin yenileştirilmesini başlatması yönünden Şinasi’nin bu çabaları dikkate ve takdire değerdir.
Bu düşüncelerden yola çıkılarak söylenebilir ki; Şinasi, Batı şiirinin ana özelliklerini layıkıyla bilmektedir. Ancak hayal ve duygu yönünden zayıf olması ve sanat gücünün kısıtlılığı onun Batı şiirini uygulama konusunda tatmin edici bir sonuca ulaşamamasına sebep olmuştur. Bu yüzden Şinasi orta seviye bir sanatçıdır.
Türk Edebiyatı’nın ilk tiyatro eseri olarak kabul edilen Şair Evlenmesi’ni, Şinasi, 1859’da yazar; fakat 1860’ta Tercüman-ı Ahval gazetesinde tefirika ettikten sonra ayrıca kitap şeklinde çıkarır. İlk tefrikanın başındaki bir nottan anladığımıza göre Şinasi bu piyesi iki perde olarak yazmış, sonra birinci perdeyi kaldırmıştır. Eserin konusu hile yoluyla başkası ile evlendirilmek istenen bir gencin rüşvetle bu işten kurtulmasıdır. Şinasi bu eseriyle görücü usulü evlilik başta olmak üzere Osmanlı toplum düzenindeki aksayan bir çok yönü eleştirir.
Şinasi için kısaca toplumumuzdaki “yeni insanın başlangıcı” denilebilir. Yeni edebiyatın kurucusu olarak kabul edilen Şinasi’yi, başta Namık Kemal olmak üzere pek çok kişi takip etmiştir. O Türk Edebiyatı’ında noktalama işaretlerini ilk kullanan kişidir. Ayrıca şiirlerinde ve nesirlerinde reis-i cumhur, vatan ve millet yolunda kendini feda etmek, devlet-i meşruta, millet-i hakime vb. gibi birçok yeni kavramlar kullanmıştır.
Şinasi’nin Eserleri
- Tercüme-i Manzume: Racine, La Fontaine, Lamartine, Gilbert ve Fenelon’dan manzum olarak Türkçe’ye çevrilen şiirler eserde asıllarıyla birlikte yer alır.
- Müntahabat-ı Eş’ar: Bu eserde Şinasi Batılı tarzda yazdığı kendi şiirlerini toplamıştır.
- Divan-ı Şinasi: Yukarıda sözü edilen her iki eser, Ebüzziya Tevfik tarafından biraraya getirilerek bu isimle yayınlanmıştır.
- Esek ile Tilki Hikayesi Tercümesi: Şinasi La Fontaine’den Eşek ile Tilki hikayesini manzum olarak tercüme ederek Çocuk Edebiyatı’nı gündeme getirmiştir.
- Durub-ı Emsal-i Osmaniyye: Türk atasözleri (darbımesel) ve deyimlerini içine alan bir eseridir.
- Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval gazetesinin ilk sayısında kaleme aldığı bu yazı Türk Edebiyatı’ndaki Batılı anlamdaki ilk makaledir.