Yakup Kadri Karaosmaoğlu – Hep O Şarkı İncelemesi, Tahlili, Özeti

hep o şarkı incelemesi

HEP O ŞARKI

Özet

Hep O Şarkı İncelemesi. Münire ve Cemil Bey’in yalıları yan yana sahil kenarında bulunmaktaydı. Münire küçüklüğünden beri Cemil Bey’e hissettiği aşktan dolayı sık sık yalıya gidip geliyordu. Bu ziyaretlerde de Münire, kendinin bile anlam veremediği bir heyecana kapılır, saçının, başını düzeltir, onun dikkatini çekmek için elinden geleni yapardı. Ama bu dönem içerisinde istediği olmaz. Daha sonra, bir gün Hakkı Paşaların yalısında sünnet düğünü olur. Orada kendisinin hiç beklemediği bir şey olur. Cemil Bey Münire’nin gözlerinin içine bakarak “hep o şarkıyı” söylemeye başlar. Bu olaydan sonra Cemil Bey’in ailesi Münire’yi istemeye giderler, ancak beklenen olmaz. Babası Cemil Bey gibi hovarda birine kızını vermek istemez. Hep O Şarkı İncelemesi

Bu olaydan sonra Münire, hemen hemen her gün gitmekte olduğu Hakkı Paşaların yalısına gidemez ve kendi iç dünyasına kapanır. Cemil Bey’i görebilme şansını sadece saz eğlencelerinde yakalar. Bunun dışında Cemil Bey’le camdan cama pencere muhabbetleri yaparlar. Bu arada da Münire’ye birçok görücü gelmektedir. Daha sonra Münire hiç tanımadığı Nafi Mollaların konağına gelin olarak gider. Onun için hiç tanımadığı bir adamla evlendirilmek, onun deyimiyle ölmekten de beterdir. Artık Cemil Bey’i de göremeyeceği için çok üzgündür. Evlendikten iki yıl sonra kaynanamsının arkadaşı olan Zeyrekli Fatma Hanım’ın eve gelmesiyle her şey değişmeye başlar. Cemil Bey ile görüşmesini, ilk başlarda hiç hoşlanmadığı Fatma Hanım planlamış ve sağlamıştı.

Ancak bu görüşme birbirlerini sadece karşıdan görmekle sınırlıydı. Daha sonraları Cemil Bey’le aralarındaki mektuplaşama bir süre daha devam etti ve Zeyrekli Fatma Hanım’ın evinde ilk kez yüz yüze görüşme imkanı buldular. İlk kez bir evde yalnız kalmanın tadını çıkardılar. Bu sırada da Münire kocasından ayrılmayı planlamakta ve bu durumu babasına nasıl söyleyeceğini düşünmektedir. Onları üzmekten korkar.

Münire kocasıyla evlendiğinden beri onunla arkadaş gibidir. Bir süre sonra Münire kocasının kendisini aldattığını öğrenir ve bu duruma üzüleceği yerde sevinir. Çünkü bu sebep, ailesine boşanmak için söyleyebileceği geçerli bir sebepti. Münire Cemil Bey ile kavuşacağı için mutludur ve bugünle ilgili hayaller kurmaktadır. İlerleyen günlerde Münire, Cenan’dan bir haber alır ve sevinci daha da büyür. Evde çalışan Habeşli hizmetli kız Rüknettin Bey’den hamiledir. Münire bu haberi aldıktan sonra derhal ailesinin yanına gider. Hep O Şarkı İncelemesi

Durumu ilk olarak dadısına anlatır ve dadısı bu duruma çok üzülür, bir o kadar da şaşırır ve olduğu yere yığılır kalır. Annesine de durumu anlatır. Annesi Münire’yi geri göndermez. Babasına da olup biteni anlatır ve babası Münire’yi haklı bulur. Ancak boşanma davası açmasını bir süre erteletir. Nihayet Münire, kendi evine, kedi odasına, eşyalarına, anılarına ve en önemlisi de Cemil Bey’e daha yakın olma saadetine kavuşur. Ama bir türlü burada da görüşme imkanı bulamazlar. Daha sonra Münire Çamlıca’daki halasının yanında daha rahat görüşebileceklerini söyleyecek, halasının yanına gider. Halasını uzun bir süreden beri görmemesine rağmen halası her şeyden haberdardır.Halası, Münire’nin Cemil Bey ile görüşmesi için her şeyi yapar. Münire her zamanki gibi heyecanlıdır. Ancak halası etraftaki komşuların görüp, ortalığın daha da karışmasını önlemek için, Münire’den Cemil Bey’in denizden kayıkla gelmesini rica etmiştir.

Cemil Bey’in yalıya ilk gelişinden sonra Münire ile Cemil Bey her gün bu yalıda buluştular. Bir gün Cemil Bey suratı asık gelir. Münire bu durum karşısında endişelenir. Ona ne sorduysa cevabını alamaz. Cemil Bey sadece bir şeyin olduğunu, ancak erkenden gitmesi gerektiğini, eğer gelmese durumu mektupla ileteceğini söyler. Bunun üzerine Münire bütün gece uyuyamaz. Ertesi sabah camın kenarında oturup, bütün gün Cemil Bey’i bekledi. Birkaç gün sonra Cemil Bey’den bir mektup geldi Mektupta Cemil Bey’in babası Hakkı Paşanın, Padişahın gazabına uğradığı ve ailesiyle birlikte Sivas’a sürüldüğü yazmaktaydı.

Münire için hayat o anda durdu. Ağlamaktan bitap düşmüştü. İlerleyen günleri hep camda denize bakıp, onun gelmesini beklemekle geçirirdi. Onun gelmeyeceğine gerçekten inanmaya başlamıştı, hatta Sivas’a gidip onun yanına yerleşmeyi bile aklından geçiriyordu. Daha sonra konuyu halasına açtı, halasından onların Sivas’tan Van’a geçtiği haberini alınca daha çok üzüldü. Hep O Şarkı Tahlili

Bu arada halasının kızı Hasibe’nin durumu da iyice ağılaşmıştı. Hastaneye kaldırılan Hasibe eve geldikten sonra, iyice ağırlaştı ve öldü. Bu olaydan sonra, halası iyice hayata küstü ve eski halinden eser kalmadı.

İlerleyen günlerde Moskof Muharebesi oldu. Memleketin altı üstüne geldi, bu durum Münire’nin ailesini de olumsuz etkiledi. Geçim sıkıntıları da başlamıştı. Babası hiç görmediği bilmediği adamlara da yol vermeye başlamıştı. Daha sonra Münire sırayla, babasını, annesini ve çok sevdiği dadısını kaybetti. Bu olaylardan sonra Münire de hayattan iyice kopmaya başladı ve halasının yanına taşındı, halasıyla birlikte yaşamaya başladı. İkisi de hayattan ellerini kollarını çektiler. Bütün gün roman okumaktan, kanaviçe işlemekten başka bir şey yapmıyorlardı.

Daha sonra halası Münire’nin bu içine kapanıklılığını gidermeye ve onun dertlerine ortak olmaya başladı ve bir gün telaşla Münire’nin yanına gelerek çok önemli bir haber verecekmiş gibi yaklaşıp, Eşref Paşaların onları saz alemine davet ettiklerini söyledi. Daha sonra bu davete gittiler. Davet haremlik-selamlık düzenlenmişti. Bahçede erkekler, evin bir bölümünde ise kadınlar bulunuyordu. Halası Pakize Hanım’a teker teker davetlilerin kim olduğunu sormaktaydı. En son halası birini gösterdi ve Pakize Hanım durdu, daha sonrada kulağına yaklaşarak bir şeyler fısıldadı.O anda birden Münire ile Cemil Bey’in şarkısı söylenmeye başladı. Münire bu şarkıyı söyleyenin Cemil Bey olduğundan emindi. Ayağa kalktı cama yaklaştı, ancak daha varamadan olduğu yere yığılıp kaldı. Uyandığında da bir odadaydı. Pakize Hanım yanındaydı ve birden büyük bir utanç duydu. Pakize Hanım, Münire’ye her şeyden haberdar olduğunu söyledi.

Ertesi gün Münire hiç konuşmadı. Birkaç gün sonra da Cemil Bey, Münire’nin halasının Çamlıca’daki yalısına geldi. Ancak Cemil Bey’in bu gelişi Münire için değildi. Fakat Münire kendisi için geldiğini sanarak, umutlandı. Cemil Bey’in uzun yıllardan sonra değişip değişmediğini merak ediyordu ve halasıyla konuşmalarını kapıdan dinlemeye başladı. Kapıyı aralayıp baktığında Cemil Bey’in çok değiştiğini çöktüğünü, saçlarının beyazladığını, eski yakışıklılığından hiçbir şey kalmadığını gördü. Bu arada Cemil Bey birden kapıya baktı ve Münire’yi gördü. Halası da bozuntuya vermemek için Münire’yi yanlarına çağırdı. Ancak, Cemil Bey Münire’yi hiç tanımıyormuş gibi davrandı. Cemil Bey, ailesinden, çocuklarından ve çevresinden gördüğü kötülüklerden, ortada kaldığından ve sığınacak bir yeri olmadığından bahsediyordu. Hep O Şarkı Tahlili

Hiç parası kalmamıştı ve Eşref Paşaların kendilerini affetmelerini istiyordu. Daha sonra Cemil Bey ve halası mektuplaşmaya başladılar. Eşref Bey Cemil Bey’i affetmiş ve yardım etmiş olacak ki Cemil Bey halasına uzunca bir teşekkür mektubu yazdı.

Münire, Cemil Bey’in haremini de çok merak ediyordu. Eşini ve çocuklarını… Halasından bu konuda bilgiler almaya çalışıyor ve Cemil Bey’den gelen mektupları kendisine okumasını istiyordu.

Sonunda Cemil Bey’in haremini gören bir tanıdık, hanımının, sade, pek silik bir taşralı olduğunu, iyi bir ana, iyi bir zevce ve iyi bir ev kadını olduğunu söyledi. Ancak hiçbir yere çıkmak istememesinin Cemil Bey’i çok üzdüğünü söyledi.

Bunun üzerine Münire, Cemil Bey’in hanımıyla aralarında hiçbir farkın olmadığını görür.Bütün umutları tükenir ve roman böyle sona erer. Hep O Şarkı Özeti

 Hep O Şarkı İncelemesi

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Hep O Şarkı” adlı eseri, sıradan bir aşk hikayesi gibi görünmekle birlikte, Kiralık Konak’taki konak yaşamının çöküşünü değişik bir dille dile getirir.” Dönemin sosyal gelişmeleri konu edilir. Basit, sıradan öykülerin ardındaki insanların psikolojileri ustalıkla dile getirilir.

Eserde psikolojik olarak en çok Münire’nin durumu ele alınır. Münire’nin Cemil Bey’le yaşadığı aşk ve onun sonrasında yaşamış olduğu aşk acısı psikolojisi ustalıkla dile getirilir.

Dönemin olayları üzerinde fazla durulmaz, sadece bunların topluma yansımalarından bahsedilir. Örnek olarak Moskof Muharebesinin Münire’nin ailesini hem maddi hem manevi olarak nasıl etkilediğinden kısaca bahsedilir.

Olay Örgüsü

⦁ Pertev’in bahçede Pakize (yazarın kendine taktığı addır.) kucağına alması fıstık ağacı vakasıdır.
⦁ Münire’nin Cemil Bey’e aşık olması ve olayların bu aşk mevhumuna göre gelişmeye başlaması.
⦁ Münire’nin konağın arkasındaki ormanda, oynadıkları saklambaç oyunu sırasında, Emirgan imamın kızı Sıdıka ile Cemil Bey’i yakalaması ve ilk hayal kırıklığını yaşaması.
⦁ Cemil bey’lerin konağında verilen sünnet düğünü ve Cemil Bey’in bu arada ilk kez Münire’ye olan duygularını bir şarkı ile dile getirmesi. Hep O Şarkı Roman Özeti

⦁ Cemil Bey’in ailesinin Münire’yi istemesi ve bunun olumsuzlukla sonuçlanması.
⦁ Münire ve Cemil Bey’in pencere muhabbetleri.
⦁ Münire’nin, Nafı Molla’nın oğlu Rükettin Bey ile evlendirilmesi ve ilk geceleri.
⦁ Zeyrekli Fatma Hanım’ın eve gelişi.
⦁ Münire’nin evlendikten sonra, Cemil Bey ile ilk buluşması. İlk kez baş başa kalmaları.
⦁ Cemil Bey ile Münire’nin, Zeyrekli Fatma Hanımın evinde yaptıkları ilk tartışmaları.

⦁ Habeşli hizmetçi kızın, Rüknettin Bey’den hamile kalması.
⦁ Münire’nin Cemil Bey ile daha rahat görüşebilmek için Çamlıca’daki halasının yalısına gitmesi.
⦁ Münire’nin Cemil Bey ile çıktıkları sandal gezileri.
⦁ Cemil Bey ve ailesinin Sivas’a sürülmesi.
⦁ Münire’nin halasının kızı Hasibe’nin hastalığı ve ölümü.
⦁ Münirenin babasının ortadan kaybolması.

⦁ Moskof Muhaberesi.
⦁ Münire’nin ilk önce annesinin ölmesi ve çok uzun bir süre geçmeden babasının ölümü
⦁ Eşref Paşalardaki saz alemleri ve uzun yıllardan sonra Cemil Bey ile bir araya gelmeleri
⦁ Cemil Bey’in Münire’nin halasının konağına gelmesi
⦁ Münire’nin başına bütün gelenlerden sonra Cemil Bey’e hissettiği şeylerin kaybettiği şeylerin yanında çok gereksiz olduğunu anlaması ve romanın bu şekilde sona ermesi

Şahıs Kadrosu

Eser, şahıs kadrosu bakımından oldukça kalabalıktır. Olaylar genel olarak Cemil Bey ve Münire ekseninde dönmektedir. Baş kahramanlar Cemil Bey ve Münire Hanımdır. Başlıca kahramanlar şunlardır:
⦁ Münire – Rüknettin Bey
⦁ Ferhunde Kalfa – Nafı Molla
⦁ Hakkı Paşalar – Cenan
⦁ Sıdıka – Nafı Mollanın Karısı
⦁ Münire’nin Halası Şahende – Şehnaz Kalfa
⦁ Hürmüz Kalfa – Eşref Paşalar
⦁ Seyis Ali – Pakize Hanım

Münire

Romanda Münire kendini bildi bileli Cemil Bey’e aşık olan bir şahıstır. Cesaretli bir yapıya sahiptir. Eserde iki şekilde karşımıza çıkar. Biri, hayatı, genç kızlığının his ve hayal perdesi arkasından seyretmekte, öbür Münire de, bütün çirkinlikleri, kabalıkları bayağılıklarıyla çırılçıplak görmektedir. Cüretli hareketleri vardır. Romanda cüretli hareketlerinden şöyle bahsetmektedir:
“Bunlardan bir çocukluk arkadaşım Sıdıka sayesinde Cemil Bey’le bir mektuplaşma çaresi bulmuşumdur.” Hep O Şarkı Roman Tahlili

Bir başka hareketi ise;
“…Kayıkhanenin yanı başındaki deniz hamamından denize girdiğim vakit, bir den şeytana uyup tahta perdenin altından dolanarak dışarıya açılışlarım ve sessizce Hakkı Paşa’lardan yana yüzüşlerimdi.”
Cemil Bey’in sevdiği, ona aşık olduğu zamanlarda çok güzel bir kız olan Münire, Rüknettin Bey ile evlendikten sonra iyice çökmüştür. Kendini dış dünyadan tamamen koparmış ve içine kapalı bir vaziyet almıştır.
Bu dönemlerdeki halini şu şekilde tasvir etmektedir.

“Zaten o devirlerde benden kala kala ayaklarımla, ellerimin güzelliği kalmıştır. Bir vakitler yay gibi gergin ve çekik duran incecik kaşlarım, şimdi iki tırtıl şeklinde kıvrık kıvrık aşağıya sarkıyor, (…) kıvır kıvır dudaklı, sedef dişli ağzıma, iki yanımdan iki çizgi aşağıya çekmektedir.(…) Fakat ellerim, uzun kalem parmaklarım, toz pembe avuçlarıyla hala eski ellerimdir. Fakat köprülü tabanı, yuvarlak topukları ve ipek gibi derisi ile ayaklarım, hala eski ayaklarımdı.’

Münire, duygusal bir yapıya sahiptir ve ilk hayal kırıklığını romanda şu şekilde anlatmaktadır:
“Nasıl oldu da o gün kör ebe oyununda, gözlerim sımsıkı bağlı olduğu halde onun, Emirgan İmamının kızı Sıdıka ile birlikte sinip gizlendiği yeri bulmuştum. Elim kocaman fıstık ağacının arkasına uzanırken, keşke taş kesilseydi de, birbirine yapışmış gibi duran o iki kafaya değdiği vakit hiçbir şey hissetmeseydim, hiçbir şeyin farkına varmasaydım. İşte hayatımın ilk hayal inkisarlığına ( kırıklığına ) sekiz yaşında uğramıştım.”

Münire, tamamıyla duyguları ile hareket eden ve kafasına eseni yapan bir şahsiyettir. Hep O Şarkı İncelemesi

Cemil Bey

Cemil Bey, romanda Münire’nin (yazarın) ağzından bizlere şu şekilde tanıtmaktadır:
Cemil Bey’e gelince; o, gerçi biraz uçarıydı, amma, terbiye ve nezaketi, bir gece yarısı bahçemize girip bana baskın yapmaya hiç müsait değildi.”

“Cemil Bey, taklitçiydi de. Kah kuşlar gibi ötmeye, kah kediler gibi miyavlamaya, kah denizden geçen sandalcılarla sokak satıcıları gibi sesler çıkarmaya başladı mı bunları, bunları asıllarından ayırmak için çoğu zaman yalnız bizler için değil hatta o seslerin sahipleri için bile mümkün olmaz ,olmazdı.”

“Cemil Bey, ne kadar da kıvrak ve çevikti. Bütün saklambaç ve kovalamaca oyunlarımızda onu bir kere yakalayabilmek, hiç birimize nasip olmamıştı. Hop havacıya gibi elimizden kayıp giderdi. Ve bir yere saklandı mı, kimseler bulup çıkarmazdı.”

Bunların dışında Cemil Bey, hayatının ilk günlerinden beri etrafı çepeçevre kadınlarla çevrilidir. Ve bundan dolayı da bütün hareket serbestliğini kaybetmiş bir gençti. Romanın bir başka sayfasında yazarımız Cemil Bey’i şöyle tanımlamaktadır:
“Cemil Bey ise hele bir kıza karşı, böyle sert ve kaba muamelelerde bulunabilecek çocuklardan değildir. Büyüğüne olsun küçüğüne olsun kardeş ve akranlarına olsun, her hangi bir saygısızlık gösterdiğini, sevgiden şefkat ve nezaketten ayrıldığını hiç hatırlamam. Cemil Bey o kadar da uysal ve yumuşak mizaçlı idi ki ağzından bir kerecik “hayır olmaz lafının çıktığını işiten yoktu sanırım” Hep O Şarkı İncelemesi

Cemil Bey’in adı bundan dolayı uçarıya ve çapkına akmıştır. Ve bu söylenenlerden dolayı Münire’nin babası, onu Cemil Bey’e vermemiştir.

Sıdıka

Emirgan İmamının kızı olan Sıdıka, Münirlerin komşusudur. Sıdıka Münire’den üç dört yaş büyüktür. Sıdıka, romanın birinci sayfasında bizlere şu şekilde anlatılmaktadır:
“…durumdan sakız çiğniyor. Anası babası yerindeki kimselerle bile, senli benli konuşuyor. Üstüne başına hiç bakmıyor.”

Nafi Molla

Münire’nin kayınpederidir. Nafi Molla eski ve asil, fakat devlet düşkünü bir ailedendir. Babasından kala kala sadece bu konak kalmıştır. Savurgan birisidir. Babasından kalan birçok han ve hamamları satılmıştır. Nafi Molla şeref ve itibarını kazanmak içinde zengin bir adamın yetim kızıyla evlenmiştir. Hep O Şarkı İncelemesi

Nafi Molla, koca konakta yapayalnızdır, manevi anlamda kendi oğlu ve karısından, oda Münire gibi iğrenmektedir. Bütün vaktini selamlığında geçirip kafa dinlerdi.

Yazarımız romanın bir sayfasında Nafi Molla Bey’i şu şekilde bizlere sunmaktadır:
“Şekil ve şemalice o, ne oğluna ne karısına benzerdi. Tıpkı Cemil Bey gibi uzunca boylu, narin kametli (endamlı) idi. Büyük ve muhabbetli sarığını öyle hafifçe taşıyıcı, geniş yenli uzun etekli cüppesinin içinde öyle bir rahatlıkla kımıldanışları vardı ki insana huzur ve sükut hissi verirdi. Göz kapaklarını kaldırmadan, daima önüne bakarak etrafına kim varmış kim yokmuş, bilmemezlikten gelerek, ağır ağır yürür girdiği yerde en baş köşeye geçip oturur, en yakınlarına karşı samimiyet ve alaka göstermezdi, amma bu hallerinin hiç birinde bir azamet ve taşlama, bir kendini herkesten üstün tutma emaresi sezilmezdi.”

Nafi Mollanın Karısı

Münire’nin kayın validesidir. Münire, kayınvalidesini romanda şu şekilde anlatmaktadır:
“Kaynanam, sesinin kalınlığı, vücudunun hantallığı ile ne kadar kaba bir erkeği andırıyor,(…)” evleri hafif yağ kokulu, vücudu sinirsiz et yığınıdır. Hep O Şarkı İncelemesi

Münire’nin kayınvalidesi oldukça tembeldir. Konakta yerinden hiç kalkmadan bulunduğu odada oturduğu Münire’nin üstünden hiç kalkmaz. Boğazına çok düşkündür. Hatta yemek yerken yemekte yorulduğu zamanlarda çoğu kez sofranın başında uyuyup kalırdı. Kaynanası bu vakitsiz uykulara bir yemek adı takar “şekerleme” derdi.
Kaynanam kendi derecesindeki hanımefendilerle düşüp, kalkmaktan pek hoşlanmazdı. En yakın ahbapları, ya bohçacı kadınlar veya kimin nesi oldukları belirsiz bir takım mahalle kadınları arasından severdi. Bunları karşısına alarak saatlerce çene çaldırır, sözlerine sohbetlerine doymak bilmezdi. Kah söyledikleri derin bir hikmetmiş gibi dikkat ve ehemmiyetle dinler; kah tuhaf laflarmış gibi kahkahalardan kendini alamazdı.”

Rüknettin Bey

Münire’nin kocasıdır. Oburlukta annesinden farksızdır, ancak ince sözlere pek dili dönmezdi. O da annesi gibi özellikle akşam yemeklerinden sonra, sofra başında uyuyakalırdı. Rüknettin Bey, tombul yüzlü, yılışık yılışık sırıtan bir tiptir. Bunun yanında bir bayana nasıl davranacağını bilmeyen, yalnız hayasız değil, yılışık biridir.

Rüknettin Bey, oflaya pofluya yerinden ağır ağır kalkar, abdestli abdestsiz namaza dururdu. Ayrıca okumayı da bildiğini zanneden, aslında okumayı hiç bilmeyen biridir. Münire romanın bir sayfasında onun bu durumunu şu cümlelerle anlatmaktadır:
“Dizimden kitabı alır yüksek sesle okumaya başlardı. Okuma amma ne okuma yarabbi! O güzelim sözlerden, o canım ibarelerden, o canım ibarelerden bir mana çıkarmak şöyle dursun, bunlar Arapça mıdır, Farsça mıdır, Türkçe midir? Hiç anlaşılmazdı. Hep O Şarkı İncelemesi

“Molla Bey’in ağzından, hele Frenkçeden tercüme romanlarındaki bir çok sözlerin şu acayip şekillere girdiği olurdu. “Madem Vazel Mari garet ebi ve yenni tarafından sünnet antev- an minna- seteresine kapatıldığı, yummeş eveminden beru kendisine, yeni aşkının hayalinden başka yave-fekkari bulamıyordu.”

Kapatıldığı, tarafından, kendisine, yine, gibi ancak dört kelimesini anlayabildiğimiz bu parçanın aslı şöyledir:
“Madmazel Margarit ebeveyni tarafından Sent-Antuan manastırına kapatıldığı yevmi meş’umdan beri kendisine yine aşkının hayalinden başka yâri ve fâkar bulamıyordu.”

Molla Bey’in gülünç hareketleri de vardı:
“Mesela her cümlenin sonunda ki noktaları, her mükaleme başındaki iki noktayı ve bazı sualli konuşmaların sorgu işaretlerini metinde belli başında bir kelime imiş gibi yüksek sesle belirtildi. Nokta, iki nokta, noktalı çengel derdi.”

Zeyrekli Fatma Hanım

Münire’nin gözüyle romanda şöyle anlatılmaktadır:
“Öbürlerine göre nispeten hanım hanımcık bir hali vardı diyebilirim. Kaynanamı güldürmek için öbürleri gibi, kaba saba cinaslar söylemekten, yüz göz oynatmak suretiyle, maskaralıklar yapmaktan çekinirdi. Yalnız tanıdıklarından bazı kimseleri taklitte pek hünerli idi.” Hep O Şarkı İncelemesi

Ayrıca Zeyrekli Fatma Hanım, herkese bıyık altından gülen, ancak büyüğüne, küçüğüne karşı muamelesinde gayet temkinli ve nezaket doludur.

Roman’ın ilerleyen bölümünde Münire ile Cemil Bey’in uzun yıllardan sonra tekrar görüşmelerini sağlar bir bakıma çöpçatanlık yapmaktadır.

Romanda diğer şahıslar üzerinde fazla durulmamış, üstün körü geçilmiştir. Bu şahıslar, eserde dekoratif unsurlar içerisinde yer almışlardır.

Zaman

Hep O Şarkı’nın konusu aşktır. Romanın isminin altında “bir eski devir hanımının defterinden” ibaresi vardır. Bu ibare, romanın yazılışı hakkında ilk bilgiyi vermektedir. Sözü edilen eski zaman hanımı “ben rahmetli Sultan Abdülmecit’in onuncu cülus şenliği gecesi dünyaya gelmişim.” diyerek yaşadığı zamanı verir.

Ayrıca bu kadının üç padişah devri görmüş ve dördüncüsünün devrinde de yirmi yıldır yaşamaktadır. Eserde anlatıcı durumda olan bu kadının adı Münire’dir. Hep O Şarkı İncelemesi

Mekan

Romanda adı geçen mekanlar üzerinde fazla durulmamıştır. Olaylar genellikle Münire’nin oturduğu yalı, Hakkı Paşaların yalısı , Nafi Mollaların yalısı ve Çamlıca’da ki halasının yalısında geçmektedir. Bunların yanı sıra, Göksu, Beykoz, Çubuklu mesiresi, Zeyrekli Fatma Hanım’ın evi, yalının arka tarafındaki koru da, bulunmaktadır.

Romanda mekan tasvirlerine fazla yer verilmemiştir. Olaylar ile mekanlar arasında bağlantı birbiriyle gayet uyumludur.

Romanın olaylar, ilk bölümde Münire’nin kendi evinde geçmektedir. İkinci bölümde ise, olaylar Nafi Mollaların konağında geçmektedir. Son bölümde ise Münire’nin Çamlıca’ daki halasının yalısında geçmektedir.
Romanda sadece Münire’nin Çamlıca’ daki halasının yalısının tasvirine yer vermiştir :
“…… oturduğu köşk de Çamlıca’ nın öyle ferah ve feza yerinde ki, insanın canına canlar katar. Bağlık, bahçelik, koruluk, neresinden baksan başka bir manzara. Bir yandan adalar, öbür yandan Boğaziçi ayaklar altında.” Hep O Şarkı İncelemesi

Anlatma problemi (Dil ve Üslup)

Eser sade bir dille yazılmıştır.Yazar kişiler hakkında ve yaşanan olaylar hakkında bilgi verme kaygısı güttüğü için dilini ağırlaştırmaz, bilgi vermeye mahsus üslup kullanır.

Eserde kurallı cümleler çoğunlukta olmasına rağmen, devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir.
“Bu dünyada her şey yapılabilir, fakat zevahiri kurtarmak şartıyla, erkan ve adabı dairesine.”
“Varsın, diyorum, o beni arayıp bulmağa çalışsın. Bu küme küme yaşmaklılar ve feraceliler içinde…”

Tasvir ve benzetmelere de yer verilmiştir.Özellikle kişi tasvirleri daha fazladır. Münire’nin Cemil Bey ile ilgili yaptığı tasvir ve benzetme şöyledir:
“…daima arkaya devrik fesinin kenarlarından fışkıran gür, kumral saçlı, geniş alınlı, başını yatağımın üstüne eğerek, el yordamıyla yüzümü arar bulur.” Hep O Şarkı İncelemesi

Benzetmeler de romanda geniş ölçüde yer tutmaktadır.
“Kaynanam, sesinin kalınlığı, vücudunun hantallığı ve oburluğu ile ne kadar kaba bir erkeği andırıyor idiyse, kaynatam bütün tavır ve edalarında o kadar nazlı bir kadına benziyordu.”

Eserde diyaloglara da yer verilmiştir.Kısa cümlelerden oluşan karşılıklı konuşmalar, anlatıma akıcılık kazandırır.Bunun yanında uzun ve sıralı cümlelere de yer verilir.
“ – Bu hangi şehir? diye sorardı.
Ben:
⦁ Paris derdim.
⦁ Ya şu geniş caddenin ta ucundaki koruluk? (…)
“ Sabrım tahammülüm o kadar taştı ki, nerede ise elimdeki kitabı elinden alıp, kafasına çarpacakmış gibi olurdum ve bunu yapamadığım için elim ayağım öfkeden tir tir titreyerek fırlar, yatak odasına gider, kendimi yüzükoyun ve yatağımın üstüne atar, dişlerimle yastığımı kemirir ve onun arkamdan yetişip hi hi hi diye gülüşlerini işitmemek için parmaklarımla kulaklarımı tıkardım.”

Soru cümleleri de romanımızın büyük bir bölümünde rastlamaktayız.
“Fakat sımsıkı kilitli olduğunu bildiğim kilerin anahtarını nereden buluyordu?”
“Tek başıma nasıl giderim onlara? Siz bunu mümkün görebilir misiniz?”

Halk ağzıyla söyleyişlere de yer verilmiştir.
“Dakikalarca neden başımı çevirip yüzlerine bakamadımdı.”

Yapı

Romanın ilk bölümü, yani giriş bölümü Münire’nin gençlik döneminden başlayıp, Rüknettin bey ile evlendiği bölüme kadar devam etmektedir. İkinci bölümü olan gelişme bölümü ise; Rüknettin Beyle evlenmesiyle başlayıp, Çamlıca’daki halasının yalısına gittiği bölüme kadar devam eder. Hep O Şarkı İncelemesi

Son bölümü olan son üç bölümü ise; halasının yalısına gittikten, ailesinin ölümüyle, gerçek değerlerin farkına varmasıyla son bulur. “Romanda nesil çatışmaları konuya bağlı olarak, evlilik ve aile kavramı etrafında görülür. Bu çatışmaların temelinde geleneğe bağlılık ve sosyal hayat telakkisi vardır. Bunların merkezinde daima Münire bulunur. “Münire “elli yıla yakın” ömrünün hatırasını yine elli yıla yakın bir tecrübeye bakar geçen zamanını kendisini ilgilendiren yönlerini anlatır.”

Evlilikte sosyal dengenin, gerekliliğini ortaya koyan bir başka olay da, bir et yığınından farklı olmayan Rüknettin Bey’le ilgilidir.

“Rüknettin Bey, geceleri Münire’nin uyuduğunu sanarak, sessizce kalkıp hizmetçiler tarafına geçer. Sonunda hizmetçilerden Habeşli bir kız hamile kalır ve kız konaktan kovulur. Rüknettin Bey, Habeşlinin kovulmasından sonra Cenan’ı sıkıştırınca her şey ortaya çıkar. Cenan’ın utana sıkıla anlattığı olay Münire için bir kurtuluş ümididir, hemen annesine koşar. Dadısına durumu anlatır. Bu durum, annesine ve babası üzerinde şok tesir yapar. Münire dört yıl kaldığı bu konakta kocasını hiçbir zaman ciddiye almadığını , hatta onun “insan yerine” koymadığını söyledikçe annesi şaşırır.” Hep O Şarkı İncelemesi

Tema

Bu romanın teması aşktır. Yakup Kadri, bu romanında ele aldığı zamanın en eskisine uzanmakta ve geçen yüzyıl ortalarındaki, toplumsal yaşamın üzerine durarak, kadınlarımızın, bahtsız, acı, nasipsiz ve tutsak yaşamlarını önümüze sermektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir