Haldun Taner (1915 – 1986)
“Haldun Taner”in Hayatı
Mütareke yıllarında “Türkiye’nin Bütünlüğü” tezini savunanlardan Düvel Profesörü Ahmet Selahattin Bey’in oğlu olan Haldun Taner, 16 Mart 1915’de İstanbul da doğdu. 1921 yılında babası öldükten sonra, annesi Seza Hanım tarafından yetiştirildi. 1923 yılında parasız yatılı olarak girdiği Galatasaray Lisesi’nde ilk, orta ve lise öğrenimini tamamlayarak 1935 yılında bu okuldan mezun oldu. Aynı yıl Heildelberg Üniversitesi, İktisat ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girerek İktisat öğrenimi görmeye başladı. Bu yıllarda devletler hukuku, jeopolitik ve sosyal politik en çok ilgisini çeken konulardır. 1938 yılında tüberküloza yakalandığı için yurda döndü ve beş yıl kadar Erenköy’de tedavi altına alındı. İlk yazı denemeleri bu döneme rastlar. Önceleri takma adla Ankara Radyosu’na gönderdiği skeçler ve çeşitli gazete ve dergilerde yayınladığı hikayeler onu sanat çalışmalarına yöneltti. İyileştikten sonra Edebiyat Fakültesi’nin Alman Dili ve Edebiyatı ile Sanat Tarihi bölümlerinde okuyarak 1949 yılında mezun oldu. 1950-1954 yıllarında Sanat Tarihi bölümünde asistanlık, İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nde de Sanat ve Edebiyat Meseleleri hocalığı yaptı.
“Haldun Taner”in Edebi Kişiliği
Haldun Hasırcıoğlu adıyla Yedigün’de yayınlanan ilk önemli hikayesi Töhmet, 1945 tarihini taşır. 1948’de Yunus Nadi Hikaye Yarışması’nı kazandı. Haldun Taner, bu dönemdeki hikayelerini Yücel, Varlık, Yedigün ve dört arkadaşıyla birlikte çıkardıkları Küçük Dergi’de yayınlamıştır. Küçük Dergi, Haldun Taner ve Adnan Benk’in öncülüğüyle Türkiye’de ilk defa edebiyat matineleri hazırladı. İlki Galatasaray Lisesinde düzenlenen bu matinelerle sanatçılar geniş okuyucu kitleleriyle karşı karşıya geldi. Bu yıllarda Haldun Taner, Oyun adlı bir tiyatro dergisi de çıkararak üniversitelerde Türk tiyatrosunu araştıracak enstitülerin kurulması fikrini savundu
1953’te “Şişhane’ye Yağmur Yağıyor” isimli hikayesiyle, Newyork Herald Tribune Gazetesi’nin düzenlediği hikaye yarışmasında Türkiye birinciliğini kazandı. “On İkiye Bir Var” adlı kitabı, 1955 yılında Sabahattin Kudret Aksal’ın “Gazoz Ağacı” isimli kitabıyla ilk Sait Faik Hikaye Armağanı’nı paylaştı. Varlık dergisinin hazırladığı bir soruşturmada, 1956 yılının en beğenilen hikayecisi seçildi. Yabancı dillere çevrilen hikayelerinin bir çoğu çeşitli antolojilerde yer aldı. Hikayelerindeki diyalogların canlılığıyla daha önce yazdığı skeçlerin vediği güven, Haldun Taner’i tiyatroya yöneltti. Birkaç denemeden sonra 1949 yılında yazdığı “Günün Adamı”nı 1953’te ortaya çıkardı. Fakat eser, Şehir Tiyatrosu repertuvarına alındığı halde devlet büyüklerini küçük düşürüyor gerekçesiyle oynanmadı. O günlerde gazete ve dergilerde çıkan, kararı protesto ederek yazarı savunan yazılar, Haldun Taner ismini geniş okuyucu kitlelerine duyurdu. Bu dönemde sinema ile de ilgilenen yazar, bir kısmının konusunu kendi eserlerinden aldığı senaryolar da yazdı.
1954 yılında Leyla Hanım’la evlenen Haldun Taner, Sanat Tarihi’ndeki asistanlığı bırakarak eşi ile birlikte Viyana’ya gitti. Viyana Tiyatro Enstitüsü’nde Prof. Heinz Kinderman’ın yanında tiyatro ihtisası ve Josef Stadt Tiyatro’sunda bir buçuk yıl reji asistanlığı yaptı. 1956’da yurda döndükten sonra Edebiyat Fakültesi’nde Tiyatro Tarihi dersleri vermeye, Tercüman Gazetesi’nde “Deve Kuşuna Mektuplar” başlığı altında fıkralar, sanat ve edebiyat ile ilgili yazılar ve gezi notları yazmaya başladı. 1960’tan sonra bir süre de baş yazarlığını yaptığı bu gazeteden 1961’de, kendini sanat çalışmalarına vermek için ayrıldı. Bu dönemde yazdığı ilk üçünün konusu hikayelerinden alınan beş oyunu Devlet ve Şehir Tiyatroları’nda oynandı. Kendisini büsbütün tiyatroya veren yazar bu yıllarda ancak iki hikaye yazmıştır.
1962’de, o güne kadar yazdığı altı piyesindeki dramatik biçimi bırakarak epik ve kabare türünde eserler yazmaya başladı. Epik türde yazılanlardan “Keşanlı Ali Destanı” 1964’te sahneye konduğunda beş yüzden fazla oynandı. Ayrıca Bu eseri sinemaya uyarlanarak filme alındı ve yakın tarihte dizi film şeklinde yayınlandı.
1962 yılında Gen-Ar salonunda deneyip iyi sonuçlar aldığı kabare türündeki çalışmalarına 1967’den sonra yeniden başladı. Beş arkadaşıyla “Deve Kuşu Kabare” isimli bir tiyatro kurarak, burada oynanması için her yıl bir oyun yazdı.
1968 yılında eşi Leyla Hanım’dan ayrılarak annesi ile yaşamaya başlayan Haldun Taner, Edebiyat Fakültesi’nde Tiyatro Tarihi dersleri, çeşitli yerlerde Türk tiyatrosuyla ilgili konferanslar vermiş ve eserlerinin geliriyle yaşamıştır.
“Haldun Taner”in Eserleri
Hikaye ve tiyatro eserleriyle tanınan Haldun Taner, roman ve şiir dışında edebiyatın hemen hemen bütün türlerinde eserler vermiştir. Radyo skeçleri ve hikayeler yazarak sanat hayatına giren yazar, daha sonra piyes, senaryo, fıkra, makale, inceleme, gezi notları ve tercüme türlerinde de eserler vermiştir. Çoğu kitap halinde yayınlanmamış olan bu çalışmaları kısaca gözden geçirelim;
1-Radyo skeçleri:
Erenköy’de tedavi gördüğü 1935-1943 yılları arasında, radyonun tek ilgi ve eğlence olduğu günlerde, bol bol radyo oyunları dinliyor ve bir zaman sonra dostlarına dikte ettirdiği radyo skeçleri Ankara Radyosu’nda yayınlanıyordu. Elde metni ve plağı bulunmayan bu on kadar radyo oyunundan yazarın anlattığına göre, en dikkate değer olanları, “Dinleyici İstekleri, Bir Münzevi ve Beethoven’in Hayatı”dır. Bunlardan ilki röportaj şeklinde fantezik bir oyun olarak yazılır ve daha sonraki “Ayışığında Çalışkur” adlı büyük hikayenin tekniğini hazırlar.
2-Hikayeleri:
1945’ten sonra hikayeleriyle dikkati çeken yazar, 1948’den sonraki hikayecilerimiz arasında yer aldı, Klasik hikaye anlayışı içinde, gücünü mizahtan alan hikayelerinin başlıca konusu büyük şehir hayatındaki epik hayatlar ve özentili insanlardır. Sait Faik ile başlayan, olayı ikinci plana bırakan yeni hikaye anlayışına katılmamış; Memduh Şevket Esendal’ın gözleme ve olay örgüsüne sımsıkı bağlı, Hüseyin Rahmi’nin hikayeciliği çizgisinde kendine has bir yol tutturmuştur. Yeniliği başka türlü bir anlatışta bulan Haldun Taner, toplumdaki insanları kendi dili ve düşünce tarzıyla ortaya koymayı, çevresindeki aksaklıkları, olayların arkasındaki insanların iç yüzünü sanatkarca göstermeyi kendisine gaye edinmiştir.
Büyük şehrin bozulmuş tiplerini, görgüsüz yeni zenginleri, her seviyeden kadınları, zengin ve şımarık bir çevrede şaşırıp kalan köylüleri, yeni hayat şartlarına ayak uyduramayan düşkün ve emekli ihtiyarları, bürokrasinin çarkına kapılmış insanları ve kibarlığa özenen azınlıkları anlatmıştır. Bunu bazen realist tasvirlerle, bazen kendine has anlatımıyla yapmıştır. Hikayeleri yayınlanış sırasına ve baskı tarihine göre şunlardır:
- Yaşasın Demokrasi (1949 Ahmet Halit Kitabevi, 1970 Bilgi Yay.)
- Tuş (1951,1954 ve 1963 Varlık Yay. 1970 Bilgi Yay.)
- Şişhaneye Yağmur Yağıyordu (1953,1955 Varlık Yay. 1970 Bilgi Yay.)
- Ayışığında Çalışkur (1954 Varlık Yay. 1971 Bilgi Yay.)
- On İkiye Bir Var (1954 Varlık Yay. 1971 Bilgi Yay.)
- Konçinalar (1967 Varlık Yay.)
- Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969 Bilgi Yay.)
- Gülerek Ölmek (1971 Bilgi Yay.)
3-Oyunları:
Haldun Taner, 1949’dan bugüne on yedi sahne eseri yazmıştır. Bunlardan 1961 yılına kadar yazdıkları dramatik tiyatro tarzında, 1962’den sonra yazdıkları da epik ve kabare türündedir.
A-Dramatik türdeki oyunları: “Günün Adamı”ndan sonra bir süre hikaye ve oyun yazmaya ara vererek tiyatro kültürünü geliştirmeye ve sanat konularında yazılar yazmaya başlayan Haldun Taner, 1956’da Avrupa’dan döndükten sonra her yıl bir oyun yazarak Devlet ve Şehir Tiyatroları’na gönderdi. İlk üçünün konularını hikayesinden aldığı bu beş piyesiyle ilk sahne eserinde, yer yer anlatımcı unsurlar projeksiyon ve sinema tekniği kullanılmakla birlikte dramatik türün özelliklerini taşır. Bunlar yazılış, ortaya çıkarılış ve oynanış tarihlerine göre şöyledir:
- Günün Adamı (1949,1953,1961-1953 Necdet Sander Yay.)
- Dışarıdakiler (1956, 1957)
- Ve Değirmen Dönerdi (1957, 1958)
- Fazilet Eczanesi (1959, 1960)
- Lütfen Dokunmayın (1960, 1961)
- Huzur Çıkmazı (1961, 1962)
B-Epik Türdeki Eserleri: 1962’de yazdığı “Keşanlı Ali Destanı”yla Haldun Taner, Breeht’in epik tiyatrosuyla eski tiyatromuzun anlatıcı unsurlarını birleştirerek bu türde yazılmış ilk Türk piyesini ortaya koydu. Bundan sonra aynı türde yazdığı dört oyununda olaylar ve aktüel konu ön planda gelmektedir. Breeht’in sosyalist dünya görüşünü yansıtan epik tür, Haldun Taner’in eserlerinde daha çok bir anlatım biçimi olarak görülür. Oynandığı günlerde propaganda yapıyor gerekçesiyle yasaklanan “Eşeğin Gölgesi”, konusu Lukianus’un bir hikayesinden alınmış ve masal atmosferinde işlenmiştir. Tiyatro tarihimizin bir dönemini anlatan “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” isimli eseri, Moliere’nin “George Dandin” isimli piyesinin çevresinde geliştirilmesine rağmen yazarın tipik özelliklerini taşır. Bunlar yazılış tarihine göre şöyledir.
- Keşanlı Ali Destanı ( 1962)
- Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964)
- Eşeğin Gölgesi (1964)
- Zilli Zarife (1965)
- Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1969)
C-Kabare Türündeki Oyunları: Hepsi de “Deve Kuşu Kabare”de oynanan bu oyunlar, konusu aktüel ve politik olaylardan alınan skeçlerden veya birbiriyle az çok münasebeti olan müstakil tablolardan meydana gelir. Bunlarda olaylar ve durumlar epik türdekilerden daha çok ön plandadır. Yazarın kalıcı nitelikte olmadığını söylediği bu türün başlıca özelliği esnek bir kuruluş olmasıdır. Her gece yapılacak değişikliklere müsait oluşu ve olayların sivri yanlarıyla ortaya konuşu, bu eserleri zaman zaman boşalım tiyatrosuna yaklaştırmakla birlikte Haldun Taner, bazılarında ustalıkla bundan uzak kalmayı başarmıştır. “Dün Bugün” bunlardan biridir. Deve Kuşu Kabarede oynanması için yazılan bu oyunlar oynandığı günlerde sık sık değiştirilmekte, bazı tabloları sahnede tamamlanmaktadır. Bunlar türün bir özelliği olduğu kadar içinde bulunduğu toplumu tiyatro yoluyla gününde ve zamanında sarsmak isteyen, daha önce gazetecilik de yapmış olan yazarın tutumunun bir sonucudur. Bazıları başka sanatçılarla ortak yazılan bu oyunlar oynanış sırasına göre şöyledir:
- Vatan Kurtaran Şaban (1968
- Bu Şehri İstanbul Ki (1969)
- Astronot Niyazi (Zeki Alasya ile) (1970)
- Ha Bu Diyar (Dört arkadaşı ile ) (1971)
- Dün Bugün (1972)
- Aşk u Sevda (1973)
4-Senaryoları:
Haldun Taner, bazı oyunlarında sinema tekniğini kullandığı gibi bazılarının konusunu eserlerinden aldığı beş senaryo yazmıştır.Bir kısmı armağanlar da kazanan bu senaryolar, yazılış tarihine ve aldığı armağana göre şöyledir:
- Kaçak (1953, Senaryo Armağanı)
- Tuş (1954)
- Senin İçin (1955)
- Dağları Delen Ferhat (1958, Basın Yayın Senaryo Armağanı)
- Keşanlı Ali Destanı (1965)
5-Yazıları:
1950’den bu yana Haldun Taner, çeşitli gazete ve dergilerde, sanat, kültür ve tiyatro konusunda makaleler yazdı, yurt dışına yaptığı gezilerden izlenimler yayınladı ve bir süre de Tercüman Gazetesi’nde günlük fıkralar yazdı. “Deve Kuşuna Mektuplar” (1960 Dost Yay.) adlı bir kitapta toplanan bu fıkralar dışında yazdığı yüzlerce makale ve yazı serisi gazete ve dergi sayfalarında kaldı. Haldun Taner, bu yazılarında sanat, kültür ve politika konularını tarafsız bir aydın tavrıyla ele almakta, batılılaşma yolunda düştüğümüz gülünç durumlara dikkati çekmektedir. Kültürel değerleri savunduğu kadar, her yeniliği hiçbir peşin hükme bağlanmadan değerlendirmeye çalışmaktadır.
6-Tercüme ve İncelemeler:
Haldun Taner, Edebiyat Fakültesi Alman Filolojisi’nde “Effie Eriest” ile “Madam Bovary”nin kıyaslanması isimli bir tez ve sertifika alarak devam ettiği Türkoloji bölümünde de “Tarihçi Murat Bey’in Romancılığı” adlı bir travay yazmıştır. Fakülte kitaplığında kalan bu çalışmalardan başka çeşitli dergilerde yayınlanmış makale ve hikaye tercümelerinin yanında Vedat Günyol’la birlikte dilimize iki piyes çevirmiştir. Bunlar Tennessee Wiliams dan “Damın Üstündeki Kızgın Kedi” ve J”ean Anouilh’den Eurydise” adlı piyeslerdir.