Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983)
Necip Fazıl Kısakürek’in Hayatı
Necip Fazıl, Maraş’tan İstanbul’a göç etmiş hali vakti yerinde bir ailenin ferdi olarak İstanbul’da 1905’te doğdu. Maddi açıdan zengin olan ailesi ile birlikte yaşamış olduğu konak hayatında fakirlik görmeden ve ailesinin özenli alakasıyla büyüdü. Ancak bazı sebeplerden ilkokulunu belli bir düzenden uzak şekilde okudu. Orta öğrenimini eski adı Bahriye Mektebi olan denizcilik okulunda bitirdi. Şimdiki İstanbul Üniversitesi’nin temelleri üzerine kurulduğu Darü’l-Fünun’da Felsefe alanında bir sene eğitim gördü ancak devam ettiremeyerek bıraktı.
1925 yılında taze Cumhuriyetin Avrupa’ya okumaya gönderdiği burslu ilk öğrenci olarak Paris’e giden Necip Fazıl, döndüğünde Hollandalılara ait bir banka olan Bahr-i Sefit Bankası, Osmanlı Bankası ve İş Bankasında memur ve denetmen olarak çalıştı. 1939’dan başlayarak Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Ankara Devlet Konservatuarı ve İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1943’te “Büyük Doğu Mecmuası”nı çıkarmaya başlayan Necip Fazıl, bu yılda memurluktan ayrılarak yazın hayatına atılmış oldu. Büyük şair, 25 Mayıs 1983’te vefat ederek İstanbul’da Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedilmiştir. Kabri her yıl sevenlerinden binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
Necip Fazıl Kısakürek’in Edebi Kişiliği
Necip Fazıl, edebi hayatını üç bölümde ele alır:
1920-1934 Genç Bunalımlı Şair
1934-1945 Mistik Şair
1945-1983 Sabık Şair
Birinci dönemdeki şiirlerinin birçoğu “Milli Mecmua” ve “Hayat” dergilerinde yayımlanmıştır. Necip Fazıl bu dönemde bireysel sıkıntılar, ruhsal patlamalar ve buhranlar içindedir. Şair bireysel sıkıntıların ve ruhsal bunalımların bir nevi dışa vurumu olan bu şiirlerinde en fazla ölüm, karanlık ve yalnızlık temalarını konu edinir.
Necip Fazıl, Cumhuriyet nesli şairleri arasında en trajik ya da başka bir söyleyiş ile ile en “patetik(acıklı)” sanatçıdır. Bu yönüyle o, eserlerinde bireysel sıkıntılarını dile getiren son nesil şairlere yaklaşmıştır. Fakat diğer şairlere hayatı anlamsız, siyah ve karışık gösteren bunalımlar daha çok toplumsal nedenlere dayanırken, Necip Fazıl’ın sıkıntıları daha fazla bireysel ve metafizik(doğaötesi) bir içeriğe dayanmaktadır. Necip Fazıl’ı harekete geçiren, bunalımlar içinde eriten ana etken, dışarıdan fazla onun kendindedir. O, bir yaradılışın şairidir. “Kaldırımlar” şiirinde bu yaradılışı fazlasıyla sanatkarca ifade eder. Şair gücünü, ruh hallerine en uygun sembolleri, atmosferi ve ahengi bulabilmesinden alır. Bu dönemdeki en güzel şiir Kaldırımlar şiiridir. Bu şiirde dış dünya, iç dünyanın tarafsız bir şekilde karşılığını oluşturur. Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
Bu dönem şiirlerinde ıstıraplı, arayan, bekleyen ve hiç doyuma ulaşamayan modern Cumhuriyet insanının huzursuzluğu görülmektedir. Kaldırımlar, Otel Odaları, Sayıklama, Bu Yağmur, Noktürn, Gel, Geçen Dakikalarım gibi eserler Necip Fazıl’ın sanat hayatının bu evresinin en seçkin eserleridir.
Sanatçı, 1934’ten sonra düşünsel ve içsel dünyasında geçirmiş olduğu değişikliklerle, daha çok gizemli ve tasavvufi bir sanatçıya dönüşür. 1934 yılından itibaren bağlandığı tasavvuf anlayışı ve dini kaygılarından ötürü “Ben ve Ötesi” ve “Örümcek Ağı” gibi kitaplarındaki birçok şiirini inkar eder. Şair, sonraki zamanlarda dini hayata yöneldikçe başlangıç zamanlarındaki bu acıklı duyuşunu yitirir.Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
Orhan OKAY, memleket edebiyatına ait şiirler ve materyalist ideolojik şiirler ile Necip Fazıl’ın şiiri hakkında şöyle bir yorumda bulunmuştur: “Bu yeni ses, işte o sosyal – ideolojik içeriğe sahip şiire bir tepki gibidir. Başka şiirlerde dışa çevrilen gözler, onun şiirleriyle insanın iç varlığına çevriliyor, yeni ve özgün etkiye bırakan ruhsal bir derinlik kendisini fark ettiriyordu.”
Mistik, metafizik eğilimler, yalnızlık, kuruntular, sayıklamalarla görülen bu acıklı özyapı, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim şiirinden onu uzaklaştırmaktadır. Korkutucu imgeler ile teşvik edilen korku da sanatçının bu acıklı yönünü besler. Bu ürperti ile Egzistansiyalistlerin “angoisse”i arasında bir ilişki bulunmaktadır. Necip Fazıl’ın 1943 yılından sonraki eserlerinde dini-mistik eğilim artar. Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
Şiiri “Bizce şiir mutlak hakikati arama işidir. Eşya ve hadiselerin, bütün mantık yasaklarına rağmen en mahrem, en mahcup, en nazik ve hassas nahiyesini tutarak ve nispetlerini bularak, mutlak hakikati arama işi…” olarak tanımlayan Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi oldukça geniş bir etki alanı bulur ve bu etki 1960’lı yıllardan sonra “İslami dünya görüşü”ne bağlı olan insanlar arasında daha da artmıştır.
Şiirlerindeki gizemli hava, kapalılık, acıklı söyleyiş, gelenekçilik ve şekil yönünden kusursuzluk, Necip Fazıl’ın şiirimizde önemli şairlerden olmasını sağlamıştır.
Necip Fazıl, memurluktan ayrıldıktan sonra, yayınladığı dergiler aracılığıyla toplum hayatına etki etmeye çalışır. “Vakit” dergisinde yazmış, “Ağaç” dergisini yönetmiş, “Büyük Doğu” dergisini bizzat çıkarmıştır. Bu dergiler o dönemki düşünce dünyasına bir hareketlilik getirmiştir. Necip Fazıl o dönemde ele alınması güç ve hatta yasak olan düşünceleri yazmıştır.
Necip Fazıl, siyasi yönden pervasız ve korkusuz bir kişidir. O, bütün bu özellikleri sayesinde hayattayken dahi kalabalık bir hayran kesimine hitap etmekteydi. Ancak şair öldükten sonra, o dönemde gündemde olan ve ağırlıklı olan konular, devrin ve şartların değişmesiyle gündemdeki yerini büyük ölçüde kaybetmiştir. Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
Şiir, Necip Fazıl’a göre iki ögeyi içerir: Bunlar “his ve fikir” ögeleridir. Ona göre şiirde duygu ve düşünce bir potada eritilmelidir. Şiir bir bildiri değildir. Şiir somuttan soyuta giderken haber verme işleviyle anlamı insanlara aşılayarak sonuca varır. Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
Necip Fazıl, şiirlerinde biçim ve sanatı hiçbir zaman gözardı etmemiştir. Yine Necip Fazıl’a göre şiirin dış yapısını oluşturan biçim ve kalıp, ölçü ve uyak gibi ögelerle, iç yapısını oluşturan anlam ögesinde de uyum yakalanması gereklidir. Anlam biçimi geçmeli, ona tutsak olmamalıdır.
Necip Fazıl hislerine en uygun hayalleri oluşturmakta usta bir şairdir. Onun şiirinde imajlar bir süs ya da sözcük oyunu değil, görevleri olan, duyguların içeriğini ve şiddetini ifade eden araçlardır.
Necip Fazıl Kısakürek’e göre bütün güzel sanatlarda olduğu gibi şiirde de esas yapılan şey Allah’ı yani mutlak hakikati arama işidir. “Alemin namütenahi kesretinden büyük ve merkezi vahdete ulaşmak şiirin biricik gayesidir.” yani şiirin amacı dünyanın sonsuz çokluklarından büyük ve merkezdeki birliğe ulaşmaktır diyen sanatçının şiire yüklediği görev de mistik-tasavvufi bir görünüm arz etmektedir. Necip Fazıl Kısakürek Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
Necip Fazıl, son dönem şiirlerinde daha fazla sonsuzluk, ebediyet ve Allah temalarını işlemiştir. Sonsuzluğun gizemini bulduğunu iddia eden Necip Fazıl için, “büyük sanatkarlık” olarak gördüğü şairliğin tek amacı da sonsuzluğa kavuşma isteğidir.
Necip Fazıl Kısakürek’in Eserleri
Şiir Kitapları:
- Kaldırımlar
- Ben ve Ötesi
- Örümcek Ağı
- Çile
- Sonsuzluk Kervanı