Tanzimat Edebiyatında Şiir / Tanzimat Döneminde Şiir

edebiyat akademi youtube kanalı

Tanzimat Dönemi Edebiyatında Şiir

Edebiyatın iki ayağından biri olarak daima kabul görmüş olan şiir, Tanzimat Dönemi’nde de en çok rağbet görmüş edebi türlerdendir. Eski kültürümüzde şiir nesirden daha önemli olarak görülmüştür. Tanzimat Dönemi’nde bu anlayışa tepki olarak nesir türünde daha çok yenilik yapılmış, nesir de şiirle aynı değer ve ölçüde ele alınmıştır. Fakat eski kültürün de etkisiyle roman ve piyes gibi türler henüz denenmeden şiir üzerinde yenileştirme hareketleri başlamıştı. Yenileşme hareketlerine ise ilk önce yeni bir dil ve söyleyiş arayışı ile başlandı. Bu dönem de nesirde olduğu gibi şiirde de dil konuşma diline yakınlaştırılmaya çalışıldı. Eski şiirden tamamen kopma çabası içinde olan Tanzimat şiiri, divan şiirine daha çok teknik unsurlar yönünden bağlı kaldı. tanzimat dönemi şiiri

Tanzimat dönemi, edebi, fikri, siyasi ve sosyal yönlerden ikiliklerin yaşandığı, eskinin yanında yeninin de yer almaya  çalıştığı bir dönemdir. Bu sebeple, şiirde hece veznine ilgi artmış ancak bunun yanında aruz vezni de eski hakimiyetini devam ettirmiştir. Ayrıca Fransız şiirinden şiirimize gelen yeni nazım şekillerinin yanında eski nazım şekilleri de kullanılmıştır.

Tanzimat şiirinde ilk yenilik hareketleri Şinasi’nin Fransız şairlerinden yaptığı manzum tercümelerde görülür. Manzum tercümelerde yeni bir şiir üslubu ve dil anlayışı arayan Şinasi, Divan şiirinden ayrılan basit örnek denemelerinde bulunur. Divan şiirine güçlü bağlarla bağlı olan Ziya Paşa, bir çok gazel ve şarkılarında yeni bir dil ve söyleyişi denemeye çalışır. Namık Kemal de Şinasi’yi tanıdıktan sonra yazdığı şiirlerinde hem söyleyiş, hem de nazım şekilleri bakımından yenilik yapmaya çalışır. tanzimat dönemi şiiri

Şinasi’de konuşma diline yaklaşma çabası gösteren dil, Namık Kemal ve Ziya Paşa’dan başlayarak romantik şiirin etkisiyle Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamid’de konuşma dilinden tamamen uzaklaşmıştır. Tanzimat neslinin birinci ve ikinci kuşak sanatçıları şiirde farklı temaları işlemişlerdir. Tanzimat’ın birinci kuşağı şiirde daha çok toplumsal ve siyasal temalara ağırlık verirken, ikinci nesil sosyal temalardan uzak kalmıştır.

Türk edebiyatının bu yeni şiirinde ilk temalar Şinasi’nin kullandığı medeniyet, hak, hukuk, adalet, kanun gibi siyasi ve toplumsal temalardır. Namık Kemal ve Ziya Paşa bunlara hürriyet ve vatan temalarını da ekler. Ayrıca bu temaların yanında genel geçer fikirlerin de yer aldığı görülür.

Tanzimat şiirinde aşk ve sevgili anlayışı divan şiirinin aşk ve sevgili anlayışından farklı bir görünüm kazanmıştır. Bu dönemde divan şiirinin yapay ve kalıplaşmış sevgili tipinden uzaklaşılmış, normal hayattaki sevgili güzelliğine ulaşılmıştır. Kadın, Tanzimat şiiriyle beraber; duyan, ağlayan ve ayakları yere basan bir varlık olarak algılanmıştır.
Tanzimat döneminde özellikle ikinci kuşak sanatçıları tarafından sıkça işlenen bir tema da tabiattır. Divan şiirinde tabiat, bütünlüğü sağlayan bir dekor, bir parça olmaktan ileri gidemezken, Tanzimat’ın ikinci kuşak sanatçıları tabiatı şiirin esas temalarından biri haline getirmişlerdir. Recaizade Mahmut Ekrem’e göre tabiat, sanatın bitmek tükenmek bilmeyen bir kaynağıdır. tanzimat dönemi şiiri

Tanzimat şairleri, eski şiirin hayale dayalı ve kalıplaşmış mazmunlarına karşılık, yalın deyişlerle sade ve açık düşünceleri okuyucuya ulaştırmak isterler. Özellikle Şinasi, safî Türkçe ile düşünceleri yalın bir söyleyişle anlatma gayreti içinde bulunmuş ve şiirde kuruluğa düşmüştür. Ziya Paşa, eski şiir kültürüyle yetişmiş bir şair olarak; eski şiir kültürünü yeni değer ve anlayışlarla bezeme yoluna gitmiştir. Ziya Paşa’nın şiirinde daha çok, kaynağını eski şiir geleneğinden alan “hiciv” tarzı işlenmiştir. Namık Kemal ise Tanzimat şiirinde “hamasi (yiğitçe söyleyiş)” üslubun en güçlü temsilcisi olmuştur. Onun etkisi cumhuriyet yıllarına kadar devam etmiştir. Namık Kemal dilde sadeleşmeden yana bir fikre sahip olsa da şiir ve sanat dilinin kendine has bir yapıya sahip olmasını istemiştir.

Recaizade Mahmut Ekrem ile Tanzimat şiirinin ikinci nesli başlar. Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal ve Ahmet Mithat’ı içine alan ve Sosyal temaları işleyen bu ilk nesilden sonra, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Samipaşazade Sezai ve Nabizade Nazım’dan kurulu ikinci nesil bu sosyal sanat anlayışını ikinci plana atarak daha çok insanı ve onun bireysel macerasını ele alır. Böylece birinci neslin “toplum sanat” anlayışının yerini ikinci nesilde “sanat için sanat” anlayışı alır. 1880’den sonra ağır basan romantizmin koyu bireyselciliği ve 2. Abdülhamit devrinin sosyal konularla uğraşmayı yasaklayan katı kuralları bu durumun sebepleri olarak gösterilebilir. tanzimat dönemi şiiri

Recaizade Mahmut Ekrem’e göre şiirin tek amacı güzelliktir. Şiir ahlak dışı olamaz ama ahlaka hizmet etmeye ya da mantığa uymak zorunda da değildir. Sanatçı şiirde “hissi, hayali ve  fikri” olmak üzere üç türlü güzellik düşünür ve aynı zamanda onda hakikate benzerlik de arar. Türk şiirinde kadını gerçek ve estetik değerine Ekrem kavuşturmuştur. Ayrıca Ekrem, hayatında acıklı olayların etkisiyle Tanzimat devrinin tanınmış mersiye şairi haline gelmiştir. Onun şiirleriyle birlikte ilk defa Türk şiirine aile olayları da konu olarak girmiştir.

Recaizade Mahmut Ekrem yeni şiir üslubunun ilkelerini ilmi olarak anlatmış, ancak şiirlerinde kusursuz ve olgun bir şiir üslubuna sahip olamamıştır. Kişiliğindeki lirizm şiirlerine yansımamıştır. tanzimat dönemi şiiri

Yine Tanzimat’ın ikinci nesil sanatçılarından Abdülhak Hamit, şiirdeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük mimarıdır. Ancak onun kurallarla pek ilgisi yoktur. Kurallardan hoşlanmayan şair,  Tanzimat şairleri içinde en dağınık şiir üslubuna sahip sanatçıdır. Batı şiirinde görüp beğendiği Türk şiirinde olmayan her özelliği tereddütsüz bir şekilde uygulamaya koyar. Divan edebiyatı taraftarlarının hep büyük gürültülerle karşıladıkları bu ani uygulamalar, bir yandan bu yeni şiiri hızlandırmak gibi başarılı sonuçlar sağlasa da bir yandan kendisini düzensizliğe ve plansızlığa sürüklemiştir. Özensiz ve diline geldiği gibi söyleme alışkanlığı onun üslubunu gereksiz sözcüklerle doldurmuştur.

Tamamen klasik edebiyat kültürüyle yetişen Hamit, Batılı türler arasında ilk denemelerini tiyatroda yapmıştır. Sanatçının 1885’te ilk eşi Fatma Hanım’ı kaybetmesi hayatının dönüm noktalarından biri olur ve sanatının ölüm teması ve metafizik problemler etrafında toplanmasına sebep olur. Onun kullandığı nazım şekilleri arasında hem Doğu’ya hem de Fransız şiirine ait olanlar bulunduğu gibi, hiç bir yere ait olmayıp tamamen kendi icadı olan nazım şekilleri de vardır.

Tanzimat’ın ikinci neslinden olan Muallim Naci, Tanzimat şairleri içinde eski şiir üslubunu yeni şiir anlayışına karşı savunan ve başarılı örnekler de veren tek sanatçıdır. O, hem eski hem de yeni şiir kültürüne sahip olmakla beraber eski şiir anlayışı safında yer almıştır. Naci’nin ismi 1880’den sonra duyulmuş ve kısa zamanda üne kavuşmuştur. Onun hızlı bir şekilde ünlenmesinde şiirdeki eski-yeni tartışmalarında eski edebiyat taraftarlarının liderliğini üstlenmesinin payı büyüktür. tanzimat dönemi şiiri

Aydın bir ailede yetişmemiş olması, gelişme çağında İstanbul’un aydın çevrelerinden uzakta kalması, yeni edebi akımlardan zamanında haberdar olmaması, Fransızcayı geç öğrenmesi ve bu yüzden Batı edebiyatı ile de yakın temasa geçememesi gibi nedenlerle daha çok eski edebiyat saflarında kalan Naci, Fransız edebiyatını tanıdıktan sonra Batı edebiyatının değerini anladı ancak tam bir dönüş yapmanın artık imkansız olduğu bir noktada bulunuyordu. Bu yüzden Naci sanat hayatının ilerleyen yıllarında ortalama bir yol tutturarak Türk edebiyatının kısmi şeklide modernleştirilmesine taraftar olabildi. Bu davranışı onu Batılı tarzda şiir denemelerine götürdü ve başarılı örnekler de verdi. Naci’nin ömrünün vakitsiz sona erişi eski şiirin de ölümünü hızlandırdı.

Tanzimat Döneminde Roman ve Hikaye

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir