Halide Edip Adıvar Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği

halide edip adıvar hayatı eserleri ve edebi kişiliği

Halide Edip Adıvar (1884 – 1964)

“Halide Edip Adıvar”ın Hayatı

1884’de İstanbul’da doğan sanatçının babası Mehmet Edip Bey, annesi ise Fatıma Bedrifem Hanım’dır. Halide Edip, 1893’te Amerikan Kız Koleji’ne başlar ve aynı zamanda farklı öğretmenlerden özel dersler alır. 1901’de Amerikan Kız Koleji’ni tamamlar. Aynı yıl hocası Salih Zeki İle evlenir. Edebiyata olan ilgisi küçük yaşlarda başlayan Halide Edip yazılarında bir süre imza olarak Halide Salih ismini kullanır. Halide Edip kız mekteplerinde tarih hocalığı yaparak iş hayatına başlar. Bu arada Batıda düşünce dünyasına hükmeden Emile Zola, Alphonso Daudet, Conan Doyle gibi sanatçı ve aydınların eserlerini okur. İslam dini ve milli konularda yazılan eserleri de okur ve bundan dolayı hurafeci veya taklitçi bir karaktere sahip olmaktan kurtulur. Halide Edip Adıvar Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği

1909’da Tanin gazetesinin yazar kadrosunda yer alır. 31 Mart Olayı sebebiyle ülkeden kaçmak zorunda kalır. Bu arada “Seviye Talip” adlı romanını yazar. 1910’da Salih Zeki’den ayrılır. Yine bu yılda Kadınları Yükseltme Derneği’nin kurucu üyeleri arasında yer alır. 1911 yılında Milli Edebiyat mensuplarının çalışma merkezi olan Türk Ocağı’nın faliyetlerine katılır. 1912’de Türkçülük akımının roman türündeki ilk yansımalarından “Yeni Turan” adlı romanını yazar. 1917’de Abdülhak Adnan (ADIVAR) Bey ile evlenir. 1918’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Batı edebiyatı hocalığı yapmaya başlar. 1919’da işgalci devletlerin aleyhlerinde ve Milli Mücadele’nin lehinde yaptığı miting ve konuşmalarından ötürü takip altına alınır. Bu sebeple Anadolu’ya geçmek durumunda kalır. Milli Mücadele süresince kendisine düşen görevleri yapmaya çalışır.

Cumhuriyet kurulduktan sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucuları arasında yer alan eşinin hükümetle anlaşamaması nedeniyle 1926’da Avrupa’ya yerleşir. Dört sene İngiltere’de, on sene Fransa’da yaşadıktan sonra  tekrar yurda döner . Bu on dört senelik süre boyunca gerek Avrupa, gerekse Amerika ve Hindistan’ da konferanslar düzenler. Türkiye’yi Batı dünyasına anlatmaya çalışır. 1939’da Türkiye’ye döner. 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı Profesörlüğü görevine getirilir. 1950 yılındaki seçimlerde milletvekili seçilir. 1954’te milletvekilliğinden ayrılır. 1955’te kocası Adnan Adıvar’ı kaybeder. Bundan sonraki hayatında kendisini yazılarına adar. Geçirdiği uzun bir hastalık sürecinden sonra 9 Ocak 1964’te vefat eder. Halide Edip Adıvar Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği

“Halide Edip Adıvar”ın Edebi Kişiliği

Milli Mücadele yıllarından itibaren beraber Cumhuriyet döneminin en bilinen roman yazarları arasında olan Halide Edip, bu ününü özellikle karakter oluşturmadaki başarısına borçludur. Hakikaten sanatçı, özellikle kadın cinsiyetinden seçilmiş olmaları doğal olan bu karakterlerin psikolojik ayrıntıları ile canlandırılmış olmasında büyük bir güç sahibidir. Ancak etraflarındaki erkekleri hızlı bir şekilde etkileri altına alan bu kadın karakterlerin, normal olmaktan fazla, normalin üstünde bir yapıya sahip olduklarını belirtmek gerekir. Romancı, onların bu normalin üstündeki kişiliklerini daha güçlü bir şekilde belirtebilmek için, yanlarına normal vasıflı kadın kahramanlar yerleştirmeyi ve okurlara sıklıkla karşılaştırmalar yaptırmak suretiyle ana kahramanlarının  lehine çıkarımlar yaptırmayı da göz ardı etmez.

Ayrıca, bu ana kahramanların, içinde yaşadıkları toplumsal çevre ile de ilişkileri hiç kesilmez. Aksine, bu çevre ile çok sıkı bir bağları vardır. Böylece Halide Edip’in eserleri, aynı zamanda, toplumsal bir kimlik de taşır. Fakat bu eserlerin toplumsal yanlarının daha çok çevre tasvirlerinden oluştuğu ve toplumsal sorunların ve onların çözümlemelerinin daha az yer aldığı göze çarpar. Türkçülük düşüncesini ele alan “Yeni Turan” ile Milli Mücadeleyi işleyen “Ateşten Gömlek” ve “Vurun Kahpeye”, bu zikredilenler arasındadır. Sanatçının karakter oluşturmadaki büyük kuvvetini devam ettirmekle birlikte, daha çok Sinekli Bakkal romanından başlayarak, romanlarında toplumsal çevre şartlarının gözlem, tasvir ve çözümlemelerine daha çok değer verdiğini, bu gözlem ve tasvirlerin ya “Sinekli Bakkal”da olduğu gibi büyük kentlerin yoksul çevrelerine  ya da “Tatarcık” ve “Döner Ayna”da olduğu gibi köy yaşamına yöneldiklerini de söylemek gerekir. Fakat, kişi ve çevre betimlemelerinin çok gerçekçi olmalarının tersine, doğa betimlemelerinin genelde öznel kaldıkları görülür.

Yazar, romanlarında, kahramanlarını yakan, yıkıp geçen bir sevgiyi anlatmak istediğinden onların iç dünyalarına yönelir ve bu sevginin zaman içinde kuvvetli bir tutkuya dönüşmesini gözler önüne serer. Yazar, o dönemin şartlarında Türkiye’de görülmesi pek de mümkün olmayan kadın erkek arkadaşlığı için elverişli zemini Avrupa ülkelerinde bulur.

İlk romanlarında önde gelen kadın kahramanlarını erkek gözüyle değerlendirmek istediğinden eserlerinin anlatıcısı olarak bu kadına aşık ya da hayran bir erkek kahramanı seçer. Bu romanların diğer ortak noktası ise yasak bir aşk serüvenini konu olarak ele almalarıdır. Yasak bir aşk olduğu için de kadın kahramanlar da, erkek kahramanlar da hem iç çatışma hem de çevrelerinde bulunan kimi insanlarla dış çatışma meselesi ile karşılaşırlar. Eserlerdeki iç çatışmalar ve eserlerin çoğunun mutsuz bir şekilde sona ermesi; Berna Moran’a göre, kadın kahramanların üst seviye özelliklerini, kuvvetini, yüksek ahlakını ve soylu davranışını kanıtlamak gayesine yönelik bir harekettir.

İslam-Osmanlı kültürünün örf ve adetlerine göre ev kadını olarak yetiştirilen, kapalı, basit ve cahil kadın, aydınların gözünde geri kalmış bir uygarlığın sembolü gibiydi. Öte yandan Batılılaşmış kadın da köklerini unutmuş, değerlerini yitirmiş, serbest davranışı şüphe çeken bir kadındı. Halide Edip’in eserlerindeki kadın karakterler Osmanlı-Türk toplumundaki bu ikiliğe son veren kahramanlardır. Çünkü bu kahramanlar hem Batılılaşmış hem milli değerlerine bağlı, hem okumuş ve özgür hem de namus konusunda titiz, sağlam ahlaklı kadınlardır. Gerekince erkek gibi spor yapabilen, ata binebilen bu kadınlar dişiliklerini muhafaza etmeyi de başarmışlardır. Halide Edip Adıvar Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği

“Son dönem Türk romanında üslupçuluğun genelde ikinci planda kaldığını gözler önüne serebilecek en açık kanıtlardan biri de, kuşkusuz, Halide Edip’in üslubudur. Tamamıyla özensiz, zaman zaman basit cümle kaidelerini bile önemsemeyen ve hayal sanatlarını çok az kullanan bu üslubun -daha ilk eserlerden başlayarak- Arapça ve Farsça tamlamalar kurmaktan kaçındığını ve konuşma diline bağlı kalmak için çaba gösterdiğini söylemek gerekir. Ancak romanlarından önce yazıldıkları için olmalı ki ilk öykülerinde daha Servet-i Fünun’un dil ve üslubundan kurtulamadığı ve ancak daha geç öykülerinde normal konuşma dili ve üslubunun söz varlığına ve anlatışına yöneldiği görülmektedir. Önde gelen karakterleri yine kadınlar olan ve teknik olarak oldukça zayıf bulunan bu öykülerinde, gündelik yaşamın canlı ve dikkate değer sahnelerini bulmak mümkün olur.

Halide Edip Adıvar öykülerini Harap Mabetler, Dağa Çıkan Kurt ve Kubbede Kalan Hoş Seda isimli eserlerinde bir araya getirmiştir. Harap Mabetler adlı eserindeki öykü ve mensur şiirlerinde daha çok yalnızlık, terkedilmişlik, günahkarlık, ölüm gibi konuları işlemiştir. Buradaki “Ervah­ Makamat” adlı hikayede, Türk musikisi makamları tanıtılır, Türk ve Batı musikisi karşılaştırılır.

1912 yılında başlayan Balkan Savaşı’ndan sonra Halide Edip Adıvar, bireysel konulardan vazgeçerek milli konulara yönelir. “Dağa Çıkan Kurt” isimli öyküsünde, Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Türklerin var güçleriyle, kendilerinden sayı ve silah yönünden çok daha kuvvetli olan düşmana karşı koyuşu özenle dile getirilir. Bu öyküde ABD, ormanın en büyük hayvanı olan file benzetilmiştir.

Halide Edip Adıvar, 1940’lardan sonra kaleme aldığı öykülerinde ise Doğu-Batı birleşimini kurmaya çalışır. “Kubbede Kalan Hoş Seda” isimli öyküsünde, Batı tekniğiyle hazırlanmış Türk operasını kaleme alır. Ayrıca yazar, “Ağızdan Çıktığı Gibi” isimli öyküsünde de çok eşli evliliği eleştirir ve üzerine kuma getirildiği için evini çocuklarıyla birlikte terk eden bir kadının hayat mücadelesi anlatılır.

Halide Edip Adıvar’ın Eserleri

Romanları

  1. Heyfıla (1909)
  2. Raik’in Annesi (1909)
  3. Seviye Talip (1910)
  4. Handan (1910)
  5. Yeni Turan 1912)
  6. Son Eseri (1913)
  7. Mevfıd Hüküm (1917)
  8. Ateşten Gömlek (1922)
  9. Kalp Ağrısı (1923)
  10. Vurun Kahpeye (1924)
  11. Zeyno’nun Oğlu(1927)
  12. Sinekli Bakkal (1935)
  13. Yol Palas Cinayeti (1936)
  14. Tatarcık (1938)
  15. Sonsuz Panayır (1946)
  16. Döner Ayna (1953)
  17. Akile Hanım Sokağı (1958)
  18. Kerim Ustanın Oğlu (1958)
  19. Sevda Sokağı Komedyası(1959)
  20. Çaresaz (1961)
  21. Hayat Parçaları (1963)

Hikayeleri:

  1. Harap Mabetler (1911)
  2. Dağa Çıkan Kurt (1922)
  3. İzmir’den Bursa’ya
  4. Kubbede Kalan Hoş Seda (1938)